Toplumsal

Cancel Culture (İptal Kültürü) nedir?

Paylaş
cancel culture
Paylaş

Cancel Culture, toplumsal tepkilerle kişilerin dışlanmasıdır. Psikolojik etkileri kaygı, stres ve depresyon gibi sorunlara yol açabilir.


Cancel Culture (İptal Kültürü), özellikle sosyal medyada ortaya çıkan ve bireylerin ya da kurumların geçmişteki hataları veya topluma aykırı görülen davranışları nedeniyle toplu olarak dışlanması sürecidir. Psikoloji ve sosyoloji alanında incelenen bu kavram, bireylerde kaygı, stres, depresyon ve yalnızlık gibi tıbbi etkiler yaratabilir. Toplumsal bağlamda ise iptal kültürü, sosyal ilişkilerde kutuplaşma ve bireylerin ifade özgürlüğü üzerinde baskı oluşturma potansiyeline sahiptir.

CANCEL KÜLTÜRÜ NEDİR?

Son yıllarda sosyal medyada sıkça duyduğumuz kavramlardan biri olan cancel kültürü’nü kısaca özetlemek gerekirse, bir kişinin ya da kurumun, söylediği sözler veya yaptığı davranışlar sebebiyle toplum tarafından kabul edilmemesi ve bu nedenle toplu bir şekilde boykot edilmesi diye tanımlayabiliriz. Cancel kültürüne göre olayın özü “hatalı bir şey yaptın, artık seni desteklemiyoruz” demek.

Türkiye’de de örneklerini sık sık gördüğümüz cancel kültüründe bir sanatçının eski bir tweet’inin gündeme gelip tepki çekmesi, bir markanın reklamında kullanılan bir ifadenin ayrımcı bulunması ya da bir televizyon programında yapılan bir yorumun toplumda karşılık bulmaması gibi örnekler var. Bunun yanında ülkemizde ve dünyada kadına şiddet ve siyasi sebeplerle de cancel culture’la sıkça karşılaşabiliyoruz. Kısa sürede sosyal medyada büyüyen tepkiler, bir kişiyi ya da kurumu “cancellamak” ile sonuçlanabiliyor.

CANCELLAMAK NE DEMEK?

Türkçeye tam çevirisi “iptal etmek” olan cancellamak (canceling) terimi bir kişi ya da kurumu, sergilediği davranış veya söylediği sözler nedeniyle toplumsal olarak reddetmek ve görmezden gelmek anlamına geliyor. Bu, kişiyi takipten çıkmak, eserlerini tüketmeyi bırakmak, markasının ürününü almamak ya da doğrudan sosyal medyada protesto etmek gibi şekillerde gerçekleşebiliyor. Bir başka deyişle, toplumsal desteğin cancellanan kişiden veya kurumdan geri çekilmesi, hatta bazen onu destekleyenlere de tavır alınması anlamına geliyor.

Sosyal medyada “X’i cancellayalım” dendiğinde, kastedilen şey genelde ortak bir tavır alarak o kişiye ya da kuruma artık yer vermemek oluyor. Bu tavır bazen sadece takipten çıkmak kadar basit, bazen de kitlesel bir boykot kampanyası kadar büyük olabiliyor.

CANCEL KÜLTÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞI

Cancel kültürünün kökeni günümüzde sosyal medya üzerinden görünür hale gelse de, bu terimin ideolojik ve sosyolojik temelleri çok daha eskiye dayanıyor. Özellikle ABD’de üniversiteler ve medya kurumları içinde şekillenen tartışmalar, bu kültürün yaygınlaşmasında kritik bir rol oynamış. Eski New York Times yazarı Bari Weiss’in sözleri bu durumu şöyle özetliyor:

Üniversitelerde ve gazetelerde çalışan insanlar dünyadaki en entelektüel açıdan özgür kişiler olmalı.

Weiss’e göre, dünyanın en özgür ülkelerinden birinde yaşıyor olmalarına rağmen, öğrenciler, akademisyenler ve gazeteciler giderek daha riskli ortamlarda fikirlerini ifade ediyor. Ufak bir sapma bile “sosyal adalet”, “wokeness”, “ırksal adalet” gibi başlıklar altında toplanan yeni ideolojik akımlar tarafından hoş karşılanmıyor ve bireyler mesleklerinden, saygınlıklarından ve geçim kaynaklarından olabiliyor.

Bu sürecin en somut örneklerinden birini 2020’de Harper’s Magazine’de yayımlanan “A Letter on Justice and Open Debate” başlıklı açık mektupla açıklanıyor. Weiss ve Thomas Chatterton Williams’ın da imzaladığı bu metin, editörlerin yazılar nedeniyle işten atıldığını, akademisyenlerin alıntılar yüzünden soruşturulduğunu, araştırmacıların makaleler dağıttığı için görevden alındığını ve kurum yöneticilerinin küçük hatalar yüzünden görevlerinden uzaklaştırıldığını vurguluyor. Bu mektup, ifade özgürlüğünün giderek daraldığını ve tartışma ortamının “boğucu” hale geldiğini dile getiriyor.

Türkiye açısından bakıldığında, bu tartışmalar birebir aynı yoğunlukta yaşanmamış olsa da, sosyal medya linç kültürünün giderek artması benzer mekanizmaların bizde de işlediğini gösteriyor. Özellikle sanatçılar, akademisyenler veya gazeteciler farklı bir görüş açıkladığında benzer şekilde “iptal edilme” riskiyle karşılaşıyor.

CANCEL KÜLTÜRÜ NASIL İŞLER?

“Cancellama” süreci genellikle şu adımlarla işliyor:

  1. Bir kişinin veya kurumun tartışmalı bir sözünün/eyleminin sosyal medyada gündeme gelmesi.
  2. Bu içeriğin hızla paylaşılması ve kitleler arasında tartışılmaya başlanması.
  3. Kısa sürede bir “linç dalgası” ile hashtag’lerin açılıp, boykot çağrılarının yapılması.
  4. Son aşamada kişi ya da kurumun olası bir iş kaybı, sözleşme iptali, sosyal itibar kaybı gibi sonuçlarla karşılaşması.

Örneğin Türkiye’de zaman zaman ünlülerin toplumsal olaylara verdikleri tepkiler ya da televizyon programlarında kullandığı bazı ifadeler büyük tepki çekerek kısa süre içinde o kişinin işini kaybetmesine veya projelerinin iptal edilmesine yol açabiliyor. Bazı davranışlar toplu tepkiyi tamamıyla hak etse de bazı durumlarda ölçüsüz tepkiler verilebiliyor.

CANCEL KÜLTÜRÜNÜN TOPLUM VE BİREY ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Cancel kültürü, toplumda farkındalık yaratma ve toplumsal adalet duygusunu pekiştirme işlevi görebilir. Kitleler, bu sayede eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları daha görünür hale getirebilir.  Türkiye’de genç kuşak, bu kültürü özellikle sosyal medya üzerinden aktif biçimde kullanıyor. Bu, bir yandan “toplumsal hesap verebilirliği” güçlendiriyor. İnsanlar artık “bu söz kabul edilemez” diyerek tepki göstermekte daha cesur. Bu durum, özellikle ayrımcılık ya da şiddet gibi konularda önemli bir toplumsal denetim işlevi görebiliyor. Ama diğer yandan, bireyler üzerinde ciddi baskı da yaratabiliyor. Hatalı bir cümle, kariyerin tamamen bitmesine yol açabiliyor. Bu da korku ve oto-sansür ortamı yaratabiliyor. Buradaki önemli olgu, cancellama sebebi ve boyutu.

CANCEL KÜLTÜRÜNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Cancel kültürü, demokratik ifade özgürlüğünü zedelediği gerekçesiyle yoğun şekilde eleştiriliyor. Bazı insanlar bu kültürün “yargısız infaz”a dönüştüğünü, hataya ya da değişime izin vermediğini savunuyor. Bir kişi tek bir sözünden ötürü tamamen “iptal edildiğinde” toplumsal diyaloğun da kapandığı düşünülüyor.

Türkiye’de de sıkça dile getirilen bir eleştiri de cancel kültürünün hızlıca linç kampanyasına dönüşmesi. Bir konuya dair yeterince bilgi sahibi olmadan sadece sosyal medya akışına uyarak verilen tepkiler, haksızlığa yol açabiliyor. Bununla birlikte, bazıları bu kültürün “dijitalleşmiş sosyal adalet” olduğunu ve güçsüz gruplara sesini duyurma imkanı sağladığını düşünüyor.

Bana göre cancel kültürü tamamen olumsuz veya olumlu bir olgu değil. Toplumsal baskının yanlış davranışları görünür kılması kıymetli ve cinsiyet, ırk eşitliği gibi temel insan haklarının bile hala tartışıldığı günümüz dünyasında bir filtreleme yöntemi olarak kullanılabilmesi önemli. Fakat bunu “hesap soran” bir tavırdan “yok edici” bir tavıra dönüştürmek yerine esas meselenin, hatayı cezalandırmaktan çok, hatadan öğrenme ve dönüşüm imkanı yaratmak; bu kültürü bir alışkanlığa dönüştürmekten ziyade gerçekten sorgulanması gereken noktalarda sürdürmek olduğunu fark etmek değerli. 

Paylaş
Yazar:
Hazal Ekin Yılmaz -

Hazal Ekin Yılmaz, ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi bölümünden 2023 yılında mezun oldu. Eğitimi boyunca dilin yapısı, işleyişi ve kullanımına olan ilgisi derinleşerek evrildi. Şu anda Dilbilim alanında yüksek lisans yaparken eğitim, dil ve teknoloji kesişiminde hem sorgulamaya hem de üretmeye devam ediyor.

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili içerikler
Toplumsal

Whitesplaining nedir? Bir çeşit ırkçılık

Whitesplaining, beyaz bireylerin azınlık deneyimlerini küçümseyerek açıklaması durumudur. Psikolojik ve toplumsal etkileri...

ToplumsalYeşil Yazılar

Pink Tax nedir? Kadınlar üzerindeki etkisi

Pink tax, yani “pembe vergi”, kadınlara yönelik bazı ürün ve hizmetlerde uygulanan...

Toplumsal

Mansplaining nedir? Kadınlar artık bu durumdan sıkıldı

Mansplaining, erkeğin kadına küçümseyici şekilde açıklama yapmasıdır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin iletişimdeki yansımalarından...

Toplumsal

Genç zihinlere kurulan “estetik tuzak”

Televizyonlar, dijital platformlar ve reklamlar aracılığıyla dayatılan “ideal” vücut ölçüleri, sadece fiziksel...