İLAHİ KOMEDYA VE KLASİK TÜRK EDEBİYATI
Kimileri İlahi Komedya’yı “en büyük edebi eser” olarak tanımlarken ünlü İngiliz edebiyatçı T.S. Elliot şöyle diyordu: “Dante ve Shakespeare dünyayı aralarında paylaşmıştır. Üçüncü biri yoktur.”
Terza Rima üçer mısralık bentlerle yazılmış bir nazım şeklidir. Bent sayısı belirsizdir. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye şeması şöyledir: Aba bcb cdc ded e. İlk olarak İtalyan edebiyatında görüldü. Dante İlahi Komedya’sını bu nazım şekliyle yazdı. Edebiyatımızda terza rima’yı Tevfik Fikret, Şehrâyîn adlı tek şiirinde denemiştir. 1908’den sonra pek kullanılmamıştır.
Dante bu eserini yazarken İtalya’daki tüm edebi eserlerin yazıldığı dili, Latinceyi değil Tuskan dilinin Floransa lehçesini kullanmıştır. İlahi Komedya öyle popüler olmuştu ki bu lehçe yaygınlaşıp günümüz İtalyancasına yolu açmış, Floransa ise Rönesans’ın merkezi haline gelmişti.
İncil’de yer alan boşlukları kendisine göre doldurmuş, böylece Rönesans’ı ve Klasik felsefeye dönüşü sağlamıştı. Dante’nin Cehennem tahayyülü, Aristoteles’in hayatta en önemli şeyin akıl olduğu fikrinden esinlenmiş ve bu düşünce daha sonra Protestanlığa uyarlanarak bireyin aklının kurtuluşa giden yol olduğu fikrine ilham vermişti.
İlahi Komedya’nın konusu, Dante’nin kılavuzu Vergilius’un ve ilk aşkı Beatrice’nin yol göstericiliğinde, Cehennem, Araf ve Cennet’e yaptığı yolculuktur. Bu ünlü yapıta göre yeryüzünde mutluluğa ahlaki ve düşünsel erdemler yoluyla ulaşılabilir. Dante Alighieri’nin İlâhî Komedya adlı eserinde genel anlamda İslam kaynaklarından faydalanmasıyla ilgili şimdiye kadar başta İspanyol müsteşrik Miguel Asin Palacios’un 1919 yılında yayımlanıp olay yaratan La Escatalogia Musulmana en la Divina Comedia’sı olmak üzere birçok araştırma yapılmıştır.
İlâhî Komedya’nın (La Divina Commedia) orijinal adı Commedia olup Divina sıfatı ilk defa, konusu itibariyle ve uyandırdığı hayranlık dolayısıyla 1555 Venedik baskısında kullanılmıştır. Commedia ise aslında özel isim değil o dönemde sonu iyi biten (sevinçli) edebî çalışmaların genel adıdır (tragedia “acıklı” karşıtı). Dante mektuplarında eserinden “kutsal şiir” diye bahseder. Dante, hakim olan Roma Katolik Kilisesi’nin para karşılığında insanların günahlarının affedildiğini gösteren belgeleri satmasını eleştiriyor, bunu yapan piskoposları eserinde Cehenneme gönderiyordu.
Dante’nin yaşadığı dönemde İslami bilim ve sanatlara ilgi büyüktü. Bunda şüphesiz Endülüs’ün de payı vardır. Palacios, Dante’nin eserinin İslami kaynaklı olmasını yazarın İslam’a ılımlı olmasına bağlamaktadır. Ancak bu düşünceyi reddedenler de vardır. Bunların arasında yer alan Maria Rosa Menocal, Dante’nin İslam’ın aksine Hıristiyanlığı yüceltecek bir “Anti-Miraç” yazdığını iddia eder. Farklı kaynaklarda Dante’nin İlâhî Komedya’sını yazarken ilham aldığı birkaç İslami eserden bahsedilmektedir. Bu eserlerin tamamının ortak özelliği, manevi âlemlere hayali yolculuğa dair olması veya başka bir deyişle Miraç ve İsra hikâyesinin bir benzerini içermesidir.
Batı Hümanizminin kurucularından olan ve kendisi de sağlam bir din eğitimi almış olan Dante, İlahi Komedya’nın Cehennem, Araf ve Cennet bölümlerinin tamamında teoloji bilgisinin derinliğini ve aynı zamanda Yunan mitolojisine ait bilgilerini en ince ayrıntısına kadar dizelerine yerleştirmiştir. Belki de bu yüzden eseri okuyanlar konuların ne kadar tanıdık geldiğinden bahseder. Bilhassa Cennet bölümünde hem Eski Ahit, hem İncil hem de Kur’an’da tasavvur edilen mekânlar karşımıza çıkar.
Cehennem, dünyanın merkezine doğru inen ve bir huni gibi gittikçe daralan dokuz kat gökten oluşmakta, her katta suçlulara aşağı doğru gittikçe ağırlaşan işkenceler yapılmaktadır. Başlıca suçluların işledikleri suçun ağırlık derecesine göre sıralanması şöyledir: Korkaklar, şehvet düşkünleri, oburlar, cimriler, müsrifler, sapık tarikat mensupları, zalimler-katiller, intihar edenler, Allah’a karşı gelenler, homoseksüeller, tefeciler, kadın satıcıları-arabulucular, dalkavuklar, para canlıları, rüşvet yiyenler, kâhinler-falcılar, hırsızlar, ikiyüzlüler, nifak çıkaranlar, bölücüler, simyacılar, kılık ve sima değiştirip insanları aldatanlar, kalpazanlar ve sırasıyla hısım-akrabalarına, vatanlarına, misafirlerine, velinimetlerine ve kutsal imana ihanet edenler.
A‘râf, okyanuslar ortasındaki bir ada üzerinde yer alan dünyanın en yüksek dağıdır. Koni şeklinde ve yedi kat olan dağın son katı yeryüzü cennetidir ve buradan on katlı gökyüzü cennetine geçilir. A‘râfta affedilmeye hak kazanmış, fakat Allah’ın sevgili kulları arasına girebilmek için geçici bir süre çile çekmeleri gereken günahı az kişiler bulunmaktadır. A‘râfta suçların ve karşılığı cezaların ağırlığı cehennemdekilerin aksine yukarı çıkıldıkça azalmaktadır. Buradaki insanlar sırasıyla aforoz edilenler, son nefeste tövbe edenler, savaşta veya cinayetle öldürülenler, kibirliler, hasetçiler, öfkelerini tutamayanlar, tembeller, cimriler, müsrifler, oburlar ve şehvet düşkünleridir.
Cennet, Ortaçağ astronomisinin gök telakkisine paralel olarak yedi gezegen (Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn) ve sabit yıldızlar gökleriyle hareket ettirici (diğerlerini döndüren) gök ve arş-ı a‘lâdan oluşmaktadır. Arş-ı a‘lâ saf nurdan ibaret, maddeden arınmış, mutlak sükûn diyarı olan rabbin katıdır. Cennetin güzellikleri ve içinde bulunanların mertebeleri yükseldikçe artar. En alt kattakiler dış etkiler sebebiyle kulluk sözünde duramamış, kendi istekleri dışında günah işlemiş kişilerdir; onları sırasıyla iyilik severler, âşıklar, âlimler, şehidler, âdil hükümdarlar, ilâhî aşka dalmış olanlar, azizler, melekler, Allah ve insanlarla melekler arasından seçtiği maiyet erkânı takip eder.
Klasik Türk Edebiyatındaki müstakil mi’râçnâmeler ve bazı mesnevilerin mi’râciye bölümlerinde de şairlerimiz Hz. Muhammed’in mi’râca çıkarken aynı sıralama ile çıktığını yazarlar. İspanyol oryantalist Miguel Asin Palacios Dante’nin Cennet bölümünü yazarken İbn Arabî’den çok fazla etkilendiğini hatta birçok konuda doğrudan alıntı yaptığını iddia etmektedir. Mi’râçnâme’leri ve İlahî Komedya’yı incelediğimizde İbn Arabî’nin, bilhassa gökyüzü ve cennet tasavvurlarının eserlere yansımasını büyük oranda görebiliriz. Ancak bu etkilerin yanı sıra mi’râç hadisesi ve Dante’nin metafizik yolculuğunun dinî birer eylem olmaları nedeniyle, Tevrat, İncil ve Kur’an’ın etkilerinin eserlere yansıması kaçınılmazdır.
Klasik Türk Edebiyatında, ilk olarak Ahmet Yesevî’nin Hikmetler adlı kitabının sonlarına doğru karşımıza çıkmaktadır. Mi’râc hadisesi hakkında Kur’an’da çok az bilgi verilmiştir. Olayın detaylarını daha çok hadislerden öğreniyoruz. İslâm dünyasında kaleme alınan ilk mir’âciyelerde anlatımın daha yalın olduğu ve konu ile ilgili ayetler ve hadislerin dışına pek çıkılmadığı görülmektedir. Ancak daha sonra yazılan mi’râcileyelerde dil farklılaşmaya, işe astronomi bilgileri, mucizeler ve peygamber kıssaları karışmaya başlamıştır. Yunan mitlerinde olduğu gibi gezegenler kişileştirilerek kendilerine çeşitli özellikler atfedilmiştir. Bu özellikler de yine mi’râciyelerde karşımıza çıkmakta ve şairlerin mısralarına ayrı bir güzellik ve sembolik bir anlam katmaktadırlar.
Mi’racdaki menziller hadis kitaplarında birinci kat, ikinci kat, üçüncü kat gibi sadece sayılarla anlatılmaktadır. Ancak X. Yüzyıldan sonra yazılan mi’râciyelerde yavaş yavaş felekler göğü olarak anılmaya ve her katta da bir felekten bahsedilmeye başlanmıştır. Dante ise Cennet’e çıkmaya başladığı andan itibaren çıktığı her katta bulunan gezegeni mitolojik özelliklerine gönderme yaparak anlatır.
Varılan menziller anlatılırken Klasik Türk Edebiyatı şairleri feleklerin Türk mitologyasındaki özelliklerine göndermeler yaparak mi’râc olayına edebî söz ustalığı katarken Dante’de bilhassa Yunan mitolojisinden istifade etmiştir. Aralarındaki en önemli fark ise İslâm inancında gökyüzü dokuz kat olarak tasvir edilirken Hristiyan dünyasında on kat olduğu ve Tanrı’nın onuncu katta bulunduğuna inanılmaktadır. Çünkü Hristiyanlar için on mükemmel sayıdır.
Hz. Muhammed gökyüzünün dokuzuncu katında Allah ile görüştüğünü anlatır. Ancak oraya Cebraîl çıkamamıştır ve O yalnız çıkmıştır. Dante ise Tanrı’nın onuncu katta olduğunu yazar, kendisi ve rehberi Aziz Bernard dokuzuncu kattan daha ileri gidememiş oradan onuncu kattaki sonsuz ışığı seyretmişlerdir.
İlahi Komedya belki hayatın anlamına dair anahtarı değil ama Batı edebiyatının kendi her şeyin teorisini içeriyor. İlahi Komedya Kitab-ı Mukaddes’ten sonra en çok okunan kitap olmuştur asırlarca Avrupa’da. Astral seyahate benzer bir yolculuğu konu edinen İlahi Komedya eseri dünde ve bugünümüzde yankı uyandıran eserlerden biridir bilindiği gibi. Hatta Türk şiirinin çınarlarından Cahit Sıtkı’nın 35 Yaş şiirine konu olması da bunu gösterir. Nitekim Türkiye’de Dante’yi ve İlahi Komedya’yı 35 Yaş şiirinin içindeki yıldızlı bakınızlar sayesinde kitapların dipnotlarından öğrendik çoğunlukla.
Etiketler: dante, dante alighieri, dante kimdir, ilahi komedya, ilahi komedya araf, ilahi komedya cehennem, ilahi komedya cennet,
Yorum yaz