Sabah maviliklerle ışıldarken sen karşı pencereden
bakıyorsun, beyaz bulutlara martıların çığlıkları eşlik ederken.
Zamanı seyretmek yaşamı unutturuyor, kasvetin kanatlarını
yakıyor gökkuşağı düşlerin.
Uzaklaşmak istedikçe gözlerimiz takip ediyor birbirimizi.
Gözlerimizi yakan pahalı ve acımasız bir araba farından farksız tüketiyor bizi anlar.
Sabahın ıssız ayazında sokakların gülümseyen berduşu sıcak,
gülümsemesi alev gibi bakan gözleriyle selamladı bizi.
Karanlığı gömerken maviliklerin nefes aldığını görüyoruz.
Hayat değişmeye mahkum, gölgeler konuşuyor bizimle.
Serttir yaşamak, bir buz dağı gibi donuktur kaldırımlar.
Sevdiklerin, rüzgarlar seni yok etmek için yarışır. Yarışmacı olmayan günlerde yaşadığımızı hissediyoruz.
Ama sen karşı pencerede kal.
Bırak insanları, anlamsızlık ve soğukluk sarsın.
Çaresizliği yakıp umudun meyvelerine sarılan güneş ışıklarıyız hepimiz.
Unuttuğun her şeyi daha da unutmaya devam et.
Unutmak bir ödüldür çünkü. Beklentisiz sürpriz dolu bahçelerde güneşle konuşalım.
Dağınık kalsın ortalık, çalışmasın saat, güney sahillerinde,
içerken dalgalar kahkahalar atsın insanlara.
Yalanın içinde kaybolan ruhlar birbirinden kaçarken sessizliğe
sarılıyoruz, sarıyor sessizlik ama parçalamıyor hayatlarımızı.
Yumruklarımızın vurmak istemediği masalarda, nefretin
yaşamadığı sokaklarda sabahlayalım.
Çıkmaz sokakların esiri değiliz.
Ama sessiz bir barın taburelerinde sabahladığımızı unutma.
Ruhumuzu içerken tırmalayan, gıdıklayan sessiz yağmurlar gibi
yağan şarkılarla sabahladığımız barın taburelerini unutma.
Yeter ki sen karşı pencerede kal maviliklere sarıl, kasırga olup
yağan gözyaşlarımla kalbindeyim unutma.