Siyah Ceketli Gölge

Estimated read time 6 min read
Görüntüleme: 190
0 0
Okunma Süresi3 Dakika, 36 Saniye

Siyah Ceketli Gölge

Çaresiz sokaklarda dolaşırdı yıllar önce. Kimse onun yaşadığının farkında değildi. Oysa aramızdaydı hepimizi parçalara ayırmak için saniyeleri sayıyordu. Zaman veya mekân kavramı yoktu onun için. İncitmeden, yaralamadan celladımız olmadan bırakmazdı bizi. Onun adı Siyah ceketli gölgeydi. İlkokula başladığımız yılların derin sıcaklığında yanımızdaydı. Bize yanlışı ve kötüyü göstermekte ve cehennemin çiçeklerini önümüze sermekte ustaydı. Ona kanmamak için saf sevginin coşkusuyla konuşuyorduk sürekli onu dinlemeyin diyordu bize eşsiz melekler. Saf sevginin en yalın hali sesleniyordu duyuyor muyduk? Bilmiyorum ama sesleniyordu.

Hastalıklı bir yalnızlıktır çocuk olmak. Kendini bulmak için yapamadığın manevra kalmaz.     Her an arkadaşlarına yaptığın sevgi gösterileri onların arasına girmek onlarla oyunlar oynamak içindir. Tabi siyah ceketli gölgeden kurtulabilirsen. Seni öyle sinsice izler ki ruhunu ve aklını ele geçirmek için en sert yumruklarını atar. Kalbinin saf, coşku dolu bahçesine. Arkadaşlarınla aranı bozmayı ve beraber oyunlar oynama hevesini yıkar ama farkına bile varmazsın. Daha çocukken kıskançlık havuzunun kirli betonarme suyuyla seni tanıştırır. Ama sen bunun farkına varmazsın. Yıllar geçtikçe siyah ceketli gölgenin varlığı ruhunu ele geçirmek için aklına hayaline gelmeyen oyunlarını zevkle sergilemeye devam eder. O tam bir bilge edasıyla yaklaşır sana her yerini sarmıştır sen farkında olmasan da. Seni hırslarınla, kinle nefretle tanıştırarak alet eder.

 

Nereye kaçarsan kaç seni kör dövüşünün ortasına atar ve yok oluşunu izlemekten deli gibi mutlu olur. Hiç kimse bunu farkına varamaz. Siyah ceketli gölgenin seni eritip hayatın acımasız okyanusuna attığını kimseye anlatamazsın. Orta okul yıllarına geldiğinde ruhunun bahçesi giderek karışır. Karar mekanizman rotasını kaybetmiş bir gemiden farksızdır. İstemediğin, sevmediğin, yaşamında yeri olmayan ve olmayacak her şeyi yaptırır sana siyah ceketli gölge. Peki kaçmak için şansını zorlasan bir faydası olur mu? İşte bu kalbinin mevsim çiçeklerine sorulması gereken bir soru olarak kazınır zamanın akarsuyuna.

Lise yıllarında siyah ceketli gölge artık sana tamamen teknolojik bir çöp yığını gibi davranmaya başlar. Bunun adı dijital faşizmdir. Kaçacak yerinin olmadığını bilirsin çünkü artık onun esirisindir. Kaçmak istedikçe senin yakanı tutar ve duvardan duvara çarpar. Kimliğini kaybetmiş bir halde liseyi bitirirsin. Kendinden uzaklaşmış haklılığın tanrısıyla sohbet ederek yaşamaya başlarsın.  Ne yapacağını bilemeden görmeden ve göremeden.

Üniversite yıllarına geldiğinde mahalledeki yıllarında futbol oynarken yaşadığın o saf duygu giderek mekanikleşmiş telefonların dijital faşizmin ve anlamsız olan bir dünyanın müebbet mahkûmu olarak bulursun kendini. Üniversitedeki ve arkadaşların anlamsız birer taş kütlesi olarak dolanırlar etrafında. Ve işin en acımasızı kaçabileceğin hiçbir yer yoktur. Her şey yapay, yalan, sahte ve tutsak adımlarla yaklaşır sana.

Niye buradayım bu geri zekalılığın anlamı nedir diye sordukça bataklık seni içine çekmeye aralıksız devam eder. O çocukluktaki hırslar yerini kıskançlığa ve sonu gelmeyen kinlerle karşındadır. Ölümün olduğu bir dünyada bu nasıl bir şizofreni diye sorarsın kendine. Ahmaklık ağacığında ölmektense yalnız ölmeyi hayal edersin. Bu yaşanmışlık sana şunu gösterir. Bazı insanlar hayat tarafından cezalandırılmış, bazı insanlar en güzel sofralarda ağırlanmak için yaratılmışlardır.

Seçmediğim bir yalnızlığı yaşıyorum dersin. Kendinden kaçtıkça boğulursun. Ailenin varlığını sorgularken yamaç paraşütüyle aileni terk etmeyi uzaklaşmayı istersin. Çünkü ailende anlamsız, duygusuz, içi boş kurallardan ibarettir. Ve bu süreçte artık güven duygunu kaybetmişsindir. Çünkü sevgini, mutluluğunu yaşama isteğini katletmiştir siyah ceketli gölge. Onun esiri olduğunu kabul etmekten başka çaren yoktur. Kötü nefeslerin hançerlediği bir beden olduğunu yüzüne vurmuştur hayat. Tepkilerini geçmişini benliğini yok eden siyah ceketli gölgeyi kimse görmez, göremez.

İş hayatın başladığında esirliğin sınıf atlamıştır patrona yani siyah ceketli gölgeye mahkûm bir kıyafet giydirirler sana ve başındaki şeflerin ya da seni yöneten kimse dünyada güçlü olanın yanındadır sistem. Sana yaklaşan kelebekleri öldürmek, uğur böceklerini bakışlarıyla eritmek onların asla vazgeçemeyecekleri alışkanlıklarıdır. Evet şunu kabul etmişsindir sen siyah ceketli gölgenin kürek mahkûmu olarak çaresizce yaşamaya devam edeceksindir.

Karanlığın gençlerine katılan ve simsiyah giyinen aynılığın esiri olarak söyleneni yapan kişiliğini kaybetmiş bir bireysindir artık. Emirler doğrultusunda hareket eden bir robotsundur. Çiplenmiş bir teknoloji tutsağı olmaktan başka bir çare bırakmamıştır sana hayat. Ezberci ölü beyninle yaşarken bunu kabul eder ve hatta mutlu olduğunu sayıklarsın sevgiline ve arkadaşlarına. Siyah ceketli gölge artık amacına ulaşmıştır. Ele geçirdiği bireylerin sayısını unutsa da tıpkı doymayan bir pirana gibi yeryüzündeki yüz milyonlarca ruhu ele geçirmek için yolculuklarına devam eder siyah ceketli gölge. Ta ki insanlığı şeytanın hizmetinde yok edene kadar. Evet bu onu yönlendiren şeytanın planıdır. Ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı var. Siyaha ceketli gölgeler etrafımızı sarsa da aklımızın, düşüncelerimizin, kalbimizin, ruhumuzun sonsuz kelimeleri her planı bozacak güçte. Onun için siyah ceketli gölge sana iyi kusmalar ama her bilgisayar oyununun bir finali var bunu unutma.

 

Mert Tokatlı

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Bunları mutlaka okumalısın

Yazarın diğer yazıları

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir cevap yazın