SONSUZ KALP SANCILARIYLA BİR İSTANBUL SABAHINDA
Bu sabah karanlıklarla konuşmadan havadaki
saldırgan füzeleri görmeden yürüdüm, asi anason kokan
kalbimle.
Göz bebekleri dehşet bahçesine bakan
insanlardan uzaktayım.
Sokakların sessizliğinde köpekler devriye geziyor
martılar aç ve yoksul bakıyor, dayanıksız ruhumla kayıtsız
kalamayan bir sokak kedisi gibiyim.
Gökdelenlerle sevişirken bulutlar, sen ayın
korkusuz ışıklarıyla baktın bana.
Nereye gittiğimi bilmeden bir meyhanede
sabahlayıp sonra da bilge bir barmenin filozofik
konuşmalarıyla kaçıyorum kendimden.
Televizyonları, radyoları, gazeteleri ve
teknolojinin hepimizi kelepçelediği her şeyi yaktım bu sabah.
Seni aradım göl kenarında uyandığımda ,kısık
ateşte yanarken düşüncelerim seni aradım.
Ellerimden tuttuğun gölde geçirdiğimiz günleri
tekrar izletiyor yaradan bana.
Telaşsız ve soru işaretleri olmadan, yani
sadece sevmenin coşkusuyla sarılmak istiyorum
sana, değirmende öğütülmüş karabiber kokularıyla.
Sessiz çığlıklarımızı duymak istemeyen
yalanla kontrat yapan satırları yakıyorum. Sandalımızda
sabahlarken yine küçük ama umut dolu balıklarla konuşalım.
Kelimelerimin en yok edici manşetiyle
haykırıyorum sana, gökkuşağı kalbinde sabahlamak istiyorum.
Dönmeyen dünyaya kimseyi düşünmeyen
duyarsız seslere inat sabahlamak istiyorum.
Seni sandalda bekliyorum ,hayalinle
öpüşüyorum. Kanayan yıllarımla kavgasız el sıkıştım bu sabah.
Beni uykumun en derin kuyusunda uyandıracağın sabahı
bekliyorum. Papatya kokan ormanlarda seni görüp nefes
alıyorum. Sonsuz kalp sancılarıyla bir İstanbul sabahında seni
seviyorum.