Tarih

Cumhuriyetin ilanı ve 101 Yıl önce küllerinden doğan Türkiye’nin modernleşme yolculuğu: 29 Ekim! 🫡

Paylaş
Paylaş

29 Ekim 1923 neden bu kadar önemli? Cumhuriyetin ilanı ve 101 Yıl Önce Doğan Türkiye’nin modernleşme yolculuğu ve 29 Ekim’e dair yeniden hatırlamamız gerekenler.


Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 29 Ekim 1923, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından doğan, bağımsızlık ve modernleşme mücadelesinin doruk noktasıdır. Bu tarih, yalnızca bir devletin kuruluşu değil, Anadolu topraklarında yeniden aydınlanma çağını başlatan ve modern bir ulus-devletin temellerini atan yeni bir yönetim biçiminin doğuşunu simgeler. Atatürk’ün önderliğinde şekillenen Cumhuriyet, halkın kendi kendini yönetme hakkını güvence altına alarak Türkiye’nin demokrasi yolculuğuna ilk adımını attı.

Photo by Adem ALTAN / AFP

KURTULUŞ MÜCADELESİNDEN CUMHURİYETİN İLANINA

I. Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’nun işgaliyle baş gösteren kurtuluş mücadelesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde Türk milletinin bağımsızlık azmiyle birleşmiştir. Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığı tescillenen Türkiye, 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan ederek Osmanlı’nın monarşik yapısını geride bırakmış, modernleşme yolundaki ilk somut adımını atmıştır.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR!

Cumhuriyetin ilanı, yönetimdeki egemenliğin kaynağını halk iradesine dayandırmıştır. Bu anlayışla Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi doğrultusunda, halkın seçme ve yönetme hakkını koruyan bir demokrasi tesis etmiştir. Bu temel, Türkiye’nin anayasal düzenine de yansıyarak, bireylerin özgür iradeleriyle temsilcilerini seçebildiği bir yönetim sistemini güvence altına almıştır. Cumhuriyet, bu yönüyle çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma hedefinin başlangıç noktası olmuştur.

CUMHURİYETİN MODERNLEŞME VİZYONU: TOPLUMSAL VE SOSYAL DÖNÜŞÜMLER

Cumhuriyetin ilanıyla eğitimden hukuka, kadın haklarından ekonomiye birçok alanda köklü değişiklikler yaşanmıştır. Atatürk’ün önderliğinde, laik eğitim sistemi, hukuk reformları, kadınların toplumsal hayatta yer alması ve ekonomi alanında yapılan düzenlemeler, Türkiye’yi çağdaş dünya ile uyumlu bir toplum yapısına kavuşturma çabasının göstergesidir. Özellikle kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla tanınan haklar, Türkiye’nin sosyal dokusunu köklü bir dönüşüme uğratmıştır.

29 EKİM’İN ANLAMI: DEMOKRATİK, ÇAĞDAŞ VE BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE

29 Ekim, Osmanlı’dan devralınan mirası, halk iradesine dayalı çağdaş bir yönetim sistemi ile birleştirerek demokratik ve bağımsız bir Türkiye’nin doğuşunu simgeler. Bu büyük dönüşüm, Türkiye Cumhuriyeti’nin modern devletler arasında yer almasını sağlamış ve milli iradenin en güçlü teminatı olarak Cumhuriyet Bayramı’nın anlamını derinleştirmiştir. 29 Ekim 1923, bağımsızlık, çağdaşlaşma ve halk egemenliği değerlerini temsil eden eşsiz bir tarih olarak, Türkiye’nin modernleşme sürecinin de dönüm noktası olmuştur.

KADIN HAKLARININ GÜVENCE ALTINA ALINMASI

Cumhuriyetin ilanı, kadın haklarının yasal teminat altına alınmasının önünü açarak kadınların toplumsal hayatta güçlenmesinde önemli bir adım olmuştur. Osmanlı döneminde sosyal, siyasi ve eğitim hakları kısıtlı olan kadınlar, Cumhuriyet döneminde eğitim ve iş hayatına katılım imkânına sahip olmuş; Medeni Kanun’un kabulü ile evlilik, boşanma, miras gibi konularda erkeklerle eşit haklar elde etmiştir. 1930’da belediye seçimlerine katılma ve 1934’te milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla kadınlar, ülkenin sosyal ve siyasal yaşamında aktif bir rol oynamaya başlamıştır. Cumhuriyet, kadınların toplumun her alanında yer almasını teşvik ederek, kadın-erkek eşitliği konusunda önemli bir ilerleme sağlamış ve modern Türkiye’nin toplumsal dokusunu değiştirmiştir. Bu dönüşüm, Atatürk’ün çağdaş medeniyet hedefine ulaşma vizyonunun temel taşlarından biri olarak günümüzde de büyük önem taşımaktadır.

ATATÜRK’ÜN İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ: KADIN HAKLARINDA ÖNCÜ ADIMLAR

Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyoner liderliği sayesinde Türkiye, kadınlara haklar tanıma konusunda pek çok ülkenin önüne geçmiştir. 1920’li ve 1930’lu yıllarda Avrupa ve ABD dahil birçok ülkede kadın hakları konusunda sınırlamalar devam ederken, Atatürk kadınların eğitim alması, çalışma hayatına katılması ve siyasal haklara sahip olması için kararlı adımlar atmıştır. Bu dönemde kadınlar için çıkarılan yasalar, sadece bireysel hakları güvence altına almakla kalmamış, aynı zamanda modern bir toplumun inşasında kadının rolünü güçlendirmiştir.

İstanbul, Türkiye — Türk tarihinde ilk kez kadınlar oy kullanacak ve bu hafta yapılacak genel seçimlerde kamu görevlerine aday olabilecekler.

Atatürk, kadınların toplumsal ve siyasal alanda aktif olmasının, Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmasında vazgeçilmez olduğuna inanıyordu. 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme hakkının, 1934 yılında ise genel seçimlerde seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadınları dünya genelinde pek çok kadın haklarından önce seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur. Bu eşitlikçi anlayış, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün bir yansıması olarak kadın-erkek eşitliği konusunda Türkiye’yi öncü bir konuma taşımıştır.

Paylaş
Yazar:
Nursema Emre -

Nursema Emre, Felsefe eğitimini yarıda bırakıp Turist Rehberliği bölümünden mezun oldu. Kendini bildi bileli ilginç konuları araştırmayı ve bu konularda yazıp çizmeyi sever. Bu merakı sayesinde, insanlara farklı perspektifler sunmaya çalışır.

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

İlgili içerikler
Tarih

Fatih Sultan Mehmet zehirlendi mi? Ölümünün üzerindeki sır perdesi kalkıyor

Fatih Sultan Mehmet’in ölümüne zehirlenerek mi yoksa hastalık mı sebep oldu? Bu...