Toplumsal

Fahrettin Altun’un oğlunu sevmek zorunda mıyım?

Paylaş
Paylaş

Bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan ve yıllardır muhalifleri “rendelediği” (hedef aldığı) düşülen İletişim Başkanlığı’nın politikalarının hiçbir işe yaramadığı Ali Erdem Altun örneğiyle bir kere daha gün yüzüne çıktı.


Eski İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un oğlunun yazıları sosyal düşünce yapısında yazılar yayınlayan vesaire’de yayınlanmış. Babasının dünyaya bakış açısına zıt koşan cümleler kaleme alan oğul Altun’u ise yine muhalifler sahiplendi. O halde soruyorum: Fahrettin Altun’un oğlunu sevmek zorunda mıyım?

AKP’nin medya üzerindeki sansürünün uygulayıcısı olduğu düşünülen İletişim Başkanlığı’nın yakın zamanda hedef aldığı vesaire’de (23 Mart 2025), önceki başkan Fahrettin Altun’un oğlunun yazılarının paylaşıldığı sosyal medyada ortaya çıktı. Yazar Ali Erdem Altun’un ele aldığı konularsa aile bağları incelendiğinde bir hayli garip karşılandı. 

Altun’un oğlu, vesaire’de üç yazı kaleme aldı, bunlardan biri erkeklik üzerineydi. vesaire ekibinin kaldırdığı yazıların başlıkları ise şöyle; “Performatif erkeği annesi sevsin”, “Dostum, o konsol sana ait değil!”, “Kadın bedeni bir kompozisyon öğesi midir?”

SİYASİ HEGEMONYAMIZ BİTMİŞ, KÜLTÜREL HEGEMONYAMIZ DA BİTECEKMİŞ

5 Temmuz 2018 tarihinde Fahrettin Altun, “Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek…” sözlerini X (önceki adıyla Twitter) hesabında paylaşmıştı. Göreve geldiği 25 Temmuz 2018 tarihinden bu yana da muhaliflerin sözde inşaa ettiği “kültürel hegemonya”yı yıkmak için çaba gösterdiği bu cümlelerden anlaşılıyor.

Peki nedir bu kültürel hegemonya? Gelin iktidarın sıkça kullandığı bu terime birlikte bakalım:

Kültürel hegemonya, bir grubun değer ve düşüncelerini toplumun genel kabulü haline getirerek diğerlerini yönlendirmesi olarak karşımıza çıkıyor. 

Bu kavram; AKP iktidarının yarattığı çok kutuplu Türkiye siyasetinde bir kutbun (muhafazakarlar) diğer bir kutba karşı (sekülerler) uyguladığı bir kavram olarak tam karşımızda tüm rahatlığıyla oturuyor.

AKP iktidarı bu kavrama; siyasal gücünü kalıcı kılmak için toplumsal değerler, sanat, medya ve eğitim üzerinde bu etkiyi kurmaya bir hayli önem veriyor.

İÇERDE KÜLTÜREL HEGEMONYA OLAMAYAN DIŞARDA NASIL OLACAK?

Almanya’da doğan Fahrettin Altun’un 4 çocuğu olduğunu internet kaynaklarını araştırdığımızda görebiliyoruz. Altun ailesinin oğullarını daha önceden gazeteci Timur Soykan’ın “Altun’un oğlunun jet hızıyla yükselişi” başlıklı haberinden tanıyorduk. Fakat kamuoyu vesaire’de yazılarının yayınladığını öğrendiğimiz Ali Erdem Altun hakkında pek de bilgiye sahip değildi.

Londra Ekonomi Okulu (LSE)’de Siyaset ve Uluslararası İlişkiler eğitimi alan oğul Altun, avrupa siyasetine dair çalışmalar yapıyor. Muhaliflerin sıkça dile getirdiği konular üzerine de çalışan oğul Altun’un, tüm bunlardan etkilenmemesi sosyal medyanın malumu oldu.

Bu örnek İletişim Başkanlığı’nın politikalarının hiçbir işe yaramadığını gün yüzüne çıkardı.

Babasının siyasal gücüyle hükümete yakın olduğunu bildiğimiz gazete ve dergilere yazabilecek biri muhaliflerin de okuduğu ve toplumsal alanda takdir gören çalışmaları yapan vesaire’ye yönelmek istemiş. Üstelik vesaire’nin yazı alım süreçlerinden de geçerek.

Peki muhalifler ne yapacak? Bağrımıza mı basalım?

ALİ ERDEM ALTUN’U SEVMEK ZORUNDA MIYIM?

Mesele sosyal medyaya yansıyınca insanlar yine ikiye bölündü. Özellikle akademik çalışmalar yapan ve aslında kaymak tabaka diyebileceğimiz kişilerin sıkça savunduğu bir konu olarak ‘değişim’ öne çıktı. Haliyle konu üzerine konuşmak istemeyen “gazeteci” ve “yazar”larda tepki gördü. 

İletişim Başkanlığı’nın 2018 yılından bu yana çoklu kutuba ayrılan Türkiye’de, muhalif gazetecilerce sıkça dile getirilen “korku balonu”nun (kültürel hegemonya) bu kurumun elinde patladığını görüyoruz. 2018’den bu yana basılı ve dijital alanda medya sansüre uğradı. İletişim Başkanlığı’nın sansürüne maruz kalan yayıncılar, kendine otosansür uygulayan gazeteciler ve sosyal medyada iki kelime konuşmaya korkan bir halk doğdu.

Evet, tüm bunlar İletişim Başkanlığı’nın yarattığı bu denklemin bir sonucu.

Hal böyle olunca sosyal medyada sıkça esprisi geçen rende binasının (Kamuoyunda mimarisi nedeniyle ‘rende binası’ olarak anılan İletişim Başkanlığı) sansürüne maruz kalan insanlar tepki gösteriyor. Bu tepki hem iktidar sahiplerine hem de muhaliflere yöneltiliyor. Çünkü oğul Altun’u iktidara yakın isimler değil aksine muhalif olduğunu söyleyenler sahipleniyor.

Dönüşmüş olduğu düşünülse de (inanması zor bir gerçek) Ali Erdem Altun’un babasının politik düşünce yapısından bir kopuşla büyüdüğü ve bugünkü haline geldiği unutulmaması gerektiğini düşündüğüm bir gerçek. 

Sormak istiyorum: Ali Erdem Altun’u sevmek zorunda mıyım?

Ailesi sevsin…

Paylaş
Yazar:
Serhıldan Hülakü -

siyahdergi.com imtiyaz sahibi ve editörü olan Serhıldan Hülakü, İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Çeşitli web sitelerine ve kendi sosyal ağlarına içerik üreten Hülakü, gazetecilik ve medya alanında çeşitli gazetelerde çalıştı. Şu anda Siyah Dergi için içerik üretiyor, üyelerine eğitim veriyor."Vesikalık" adında bir de kitabı bulunuyor.

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili içerikler
"Shrekking" Khadija Horton (Getty Images) via Cosmopolitan
Toplumsal

Shrekking nedir? Z kuşağı böyle eşleşiyor

Shrekking, fiziksel çekicilik standartlarının altında olduğunu düşündüğünüz biriyle niyetli olarak çıkmayı ifade...

Toplumsal

İş yerinde mobbinge uğradıysanız ne yapmalısınız?

Mobbing, iş yerinde çalışanlara uygulanan psikolojik şiddet olarak tanımlanır. ShiftDelete.Net’in kurucusu Hakkı...

Toplumsal

Humblebrag nedir? Alçak gönüllülükle övünenler

Humblebrag tanımı, alçak gönüllülük kisvesi altında övünmeyi ifade eder. Sosyal ilişkilerde sık...

Toplumsal

“Clean Girl” ne demek?

“Clean Girl” akımı, son yıllarda sosyal medyada yükselen minimal, doğal ve sağlıklı...