İran’da rejimin düzenlediği Fajr Film Festivali’ne Nuri Bilge Ceylan’ın ‘’özel konuk’’ olarak katılması İranlı yönetmenler tarafından eleştiri yağmuruna tutulmasına neden oldu.
”FESTİVALİN DAVETİNİ YENİDEN DEĞERLENDİRİN”
2022’de Mahsa Amini’nin öldürülmesiyle başlayan protestolar sonrası İran’da özellikle kültür sanat alanına ciddi bir baskı geldi. Protestolara destek veren sanatçılar kara listeye alındı, film yapım izinleri iptal edildi. Jafar Panahi devlet izni olmadan film çekmesi sebebiyle hapse girmişti. Mohammad Rasoulof ise protestolara açık destek vermesi ve filmlerinde eleştirdiği sistem nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmıştı. İran’daki bu ağır baskı ortamı sebebiyle film çekemeyen yönetmenler, Nuri Bilge Ceylan’ın festivale katılmasının bu ortamı normalleştirmesine katkı sunduğu yönünden eleştirdiler. Bu nedenle Nuri Bilge Ceylan’a festivale katılmamasını rica eden bir mektup yazdılar:
”Son yıllarda, Kasım 2019’da 1.500 silahsız protestocunun katledilmesinden; Ocak 2020’de bir yolcu uçağının düşürülmesi ve içindeki 176 kişinin ölümünden; “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketi sırasında yapılan kitlesel protestoların yoğun şekilde bastırılmasından sonra, İran İslam Cumhuriyeti her şeyi normalleştirmek için devlet eliyle düzenlenen etkinlikler ve törenler yapmaya çalışmıştır. Son aylarda ise hükümet destekli kültürel etkinlikler, muhaliflerin idamlarını gölgelemenin bir aracı hâline gelmiştir. Bu etkinlikler arasında Fecr Film Festivali, rejimin bu çabasının en önemli vitrini olmuştur. Bugün İran sanat camiasının büyük bir bölümü için bu festivalin anlamı yoktur. Bu nedenle, sanatçı itibarı ve entelektüel yönelimi uluslararası alanda tanınan bir yönetmen olarak isminizin bu festivalde yer alması, yalnızca prestijinizin rejimin propaganda gösterisi için kötüye kullanılmasına hizmet edecektir. Bu devlet kontrollü festivale katılımınız, hükümetin ülkenin kültürel durumuna ilişkin sunmaya çalıştığı imajları fiilen güçlendirmektedir -ki bu imajlar, sansür, baskı ve kısıtlama ile yüzleşen insanların gerçek deneyimleriyle hiçbir şekilde uyumlu değildir.
Ülke dışındaki bir kurum olarak amaçları, İran İslam Cumhuriyeti’nin baskısı altındaki insanların ve sinemacıların sesini duyurmak olan İran Bağımsız Sinemacılar Derneği (IIFMA), tüm bu karmaşıklıkları, hassasiyetleri ve kültürel sonuçları size açıkça aktarmak istemektedir. İsminizin Fecr Festivali ile ilişkilendirilmesine neden olan koşulların daha doğru bir resmini sunarak, bu ilişkinin İran sanat camiasının geniş bir kesimi tarafından nasıl yorumlandığını sizinle paylaşmak istiyoruz.
Umarız festivalin davetini kabul etme kararını yeniden değerlendirirsiniz.”

”BU SANATI SİYASETE FEDA ETMEKTİR”
Altın Palmiyeli yönetmen Nuri Bilge Ceylan Variety’e verdiği demeçte;
“Siyasi nedenlerle katılmayı reddetmek, bana sanatı siyasete feda etmek gibi geliyor”
ifadesini kullandı.
Röportajında, bu tutumun sadece sanata zarar vereceğini ifade eden sözleriyle şu şekilde devam etti:
“Fajr Film Festivali en az 40 yıldır var. Birçok film yapımcısı gibi ben de buraya defalarca geldim . [Theo] Angelopoulos ile burada tanıştım ve Béla Tarr’ın jürisinden bir ödül aldım. Birkaç ay önce Tahran’da bir ustalık sınıfı da verdim ve bu tür karşılaşmaların İran’da yaşayan genç film yapımcıları ve sinema öğrencileri için ne kadar değerli olduğunu fark ettim. Gençlikte olağanüstü bir kıvılcıma tanık oldum; başka hiçbir yerde nadiren gördüğüm bir şey. İran dinamik bir toplum ve çok şey öğrendiğim olağanüstü bir sineması var. İran’da yaşayan ve koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun film çekmeye ve bir çıkış yolu aramaya devam eden film yapımcıları, bu tür buluşmalara ve umuda diğerlerinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür karşılaşmalardan herhangi bir nedenle mahrum bırakmak onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor. Her festival karmaşık siyasi koşullar tarafından şekillendirilir. Dinamikler. Günümüz dünyasında, hatırı sayılır miktarda devlet desteği olmadan varlığını sürdüren neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılımı reddetmek bana sanatı siyasete kurban etmek gibi geliyor. Eğer festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarını yüklenmeye zorlayacaksak, dünyada çok az festival boykottan muaf kalacaktır. Festival katılımı, bence, hükümetlere destek olarak değil, siyasi rejimlerin halklar arasında yarattığı sınırları aşmanın ve kültür ile sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak yorumlanmalıdır.”
Peki siz kimi haklı buldunuz?
Daha fazla kültür-sanat içeriği için bizi sosyal medya adreslerimizden takip edin!
Instagram'da @siyahdergicom,
Twitter'da @siyahdergi
ve TikTok'ta @siyahdergicom ♥
İçerikleri URL ile kaynak gösterip kısmen kullanabilirsiniz. Aksi halde telif haklarımız bulunmaktadır.











Bence Nuri Bilge Ceylan’ın festivale katılması anlaşılabilir bir tercih. Kendisi sanatını, deneyimini ve bilgisini genç yönetmenlerle paylaşarak onların gelişmesine katkıda bulunuyor. Elbette festival devlet destekli olabilir, ama Ceylan’ın amacı siyasete hizmet etmek değil; sanatçıları bir araya getirmek ve sinemayı canlı tutmak. Sanatı tamamen siyasetten ayrı tutmak zor, ama bu tür katılımlarla sinema ve kültür alanında köprüler kurulabilir. Ben Ceylan’ın niyetinin samimi olduğunu düşünüyorum. Güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık 🙂