Kolaj: Gaia Dergi
“Yoksa ben yaşanan tüm olayların bir gözlemcisi, dünyanın, duyguların, özlemlerin, ülkelerin alışkanlıkların bir seyircisi miyim?”
Ne kadar da güzel bir noktaya değinmiş aslında bu cümlesiyle Tezer Özlü. Hepimize istemsizce gelmez mi o keskin aidiyetsizlik hissi? Bu tatlı hayata merhaba dememizden tutun da veda ettiğimiz o soğuk ana, yaşadığımız bazı olaylarda ve durumlarda, sanki hayatımız trajikomik bir hikâyeden oluşan bir filmmiş de biz de bu dünyaya bu filmde yazılanları oynamak için gelmişiz gibi hissetmez miyiz bazen? İşte bu sorulara yaşasaydı muhtemelen evet diye cevap verecek olan o mükemmel kadın Tezer Özlü’ ye biraz daha değinelim. Sadece 43 sene yaşayan ve hızlı, çevik kimse anlamına gelen Tezer isminin hakkını layıkıyla veren ve 43 senelik ömrüne sığdırdığı ve edebiyat dünyasını daha da güzelleştiren eserlerini bize bırakarak veda etti yaşamına.
“Kendimi yaşamın, çağın, kentin, insanların, her şeyin çok dışında buluyordum.”
Kalabalıklar içinde yalnız hissettiği sözlerinden de anlaşılıyordu: “Kendimi yaşamın, çağın, kentin, insanların, her şeyin çok dışında buluyordum.” Bu sözler açıkça belli ediyordu onun ne denli uzaklaşmak istediğini her şeyden ve herkesten. Aslında tek başımıza kalsak bile, bizi yalnız bırakmayacak olan salt düşüncelerimiz olduğu sürece hiçbir zaman yalnız olamayacağımızı fark ediyoruz bazen. ”Her yeni günün getireceği bir güzellik olması umuduyla var olan yaşamım ve bitmek bilmeyen arayışım…”
Tezer Özlü hayatı sorgularken, aslında bizlere de hayatımızı sorgulatıyordu, hayatımıza değer katan anları ve insanları… Etrafımızı sevdiklerimiz ile doldurduğumuz ve hem kendimizi hem de onları mutlu ettiğimiz zaman yaşam, yaşanmaya değer oluyordu. Bana göre yaşamak sadece nefes almaktan ibaret olmamalı, yaş almak sadece güzel, doya doya geçirdiğimiz ömrümüze eklenen bir yıl, bir sayıdan ibaret olmalı. Benim düşüncelerimin aksine, Özlü pek de umutlu bir insan olamadı ki genel olarak yapısı da karamsardı. Zaten uzun yıllar boyunca acısını çektiği manik depresiften muzdaripti ve bu hastalığı tamamıyla etkilemişti onu, hayatını ve eserlerini. Bazen kendimi çok yakın hissederim ona bazense çok uzak, bazen onun gibi anlaşılmamış ve kalabalıklarda bile yalnız hissederim kendimi hatta umudum yiter gider benden, bazense küçük bir çocuğun gülümsemesi bile umut olur bana .Ve son olarak “Ben belli bir ülkesi olmayan insanlardanım” diyen Özlü ve “Kendine ait bir odası olmalı insanın” diyen Virginia Woolf ve karşı tarafta: Kendine ait bir odası, o küçücük odasında bitmek bilmeyen hayalleri, umutları ile büyüyen ve kendisine ait bir ülke yaratmaya çalışan bendeniz. Ne zaman son bulacağını asla bilemediğim ve her yeni günün getireceği bir güzellik olması umuduyla var olan yaşamım ve bitmek bilmeyen arayışım…
Yorum yaz