Sınırların ötesinde bir kadın ‘Edna’ | Kate Chopin ‘Uyanış’ kitabı incelemesi

Edna, kendi içsel yolculuğuna çıkarken Güneş’in Dünya’yı aydınlattığı gibi aydınlanıyordu: “Özgürlük ve bağımsızlık hissinin beni mutlu edeceğini biliyorum.”

Akıl sır erdiremiyorum şu cümleye ‘Çevresindeki hiçbir şey ilgisini çekmiyordu.’ Nasıl olurdu da dünyada onlarca, yüzlerce şey varken, artık hiçbir şey onun ilgisini çekmeyi başaramıyordu. Ne acı aslında bir uğraşımızın, bir çabamızın olmaması hayatlarımızda. Ya da daha da kötüsü şu ki eskiden ilgimizi çeken, belki saatlerce uğraştığımız ve bizi asla yormayan, aksine bize zevk veren bazı şeylere karşı yitip giden isteğimiz ve ilgimiz…

Edna’nın ‘Uyanış’ı

Bu alıntımızın sahibi Kate Chopin’in Uyanış adlı romanından güçlü kadınımız Edna. Edna kitabımızın başında eşine ve çocuklarına bağlı, onların her zaman iyiliğini gözeten ve onlar için her türlü fedakarlığı yapan birçok kadından sadece biriymiş gibi çıkıyor karşımıza. Toplumun getirmiş olduğu algıya göre çocuklara bakmak, eşine bakmak ve ev işleriyle ilgilenmek kadına bahşedilmiş kutsal bir görevmiş gibi Edna da bu görevi layıkıyla yerine getirmişti kayda değer bir süre boyunca.” Çocukların bakımı annelerin görevi değilse, kimindi ya? Elbette ki anneyle babanın ortak göreviydi bu. Elbette erkek kadına yardım etmeli, çocuklarının bakımını üstlenmeliydi. Edna, yıllar boyunca pek de sorgulamadan sürdürmüştü hayatını ve bu süregelen düzen içinde yaşamıştı ta ki o muazzam “uyanış” kendini gösterene kadar. Edna’nın yaşadığı süre boyunca hiç düşünmediği kadar çok düşüneceği an hatta anlar gelmişti en nihayetinde.

“Hiçbir söz o sessizlik anlarından daha anlamlı olamazdı…”

Bazı şeylerin farkında değilken yaşamak ne kolaydır değil mi? Ama eğer bir kere farkına varıp, sorgulamaya başlamışsa insan bir daha geri dönüşü yoktur bunun. Edna artık yaşamının sadece çocuklarına, eşine ve evine bakmasından ibaret olmadığının bilincindeymiş. Süregelen yaşamına eskiden yaptığı şeyleri yaparak devam edebilirdi belki de ama o umarsızca ve yarın ne olacağını düşünmeden yaşamaya başlamıştı. Kocasına duyduğu sevgi bir dosta duyulan sevgiden ibaretken, farkına bile varmadan delicesine âşık olmuştu arkadaşı Robert’a. Edna ve eşi, bütün bir yazı Robert ve birkaç diğer arkadaşları ile geçirmişlerdi. Bir şeylerin farkına vardıkları an gelip çatmıştı; sessiz, sakin bir gecede Edna kocasını beklerken Robert onun yanına gelmiş, az da olsa konuştuktan sonra her ikisi de keskin bir sessizliğe bürünmüştü.” Hiçbir söz o sessizlik anlarından daha anlamlı, arzunun ilk kez hissedilen ve nabız gibi atan kabarışından daha fazla bir şeylere gebe olamazdı.” İşte belki de tam o an anlamışlardı aralarında olan sevginin sadece dostça olmadığını.

Biliyordu Edna bunu doğru olmadığını fakat elden ne gelir konu kalp olunca. Kendi benliğini arıyordu Edna ve artık kocasının himayesi altında tekdüze yaşayıp, çocukların her şeyini üstlenmek istemiyordu bu yüzden onlardan uzakta yalnız başına yaşamak için gitmişti evinden. Robert da bir süre çok uzaklara gitmiş ve hiç haber vermemişti Edna’ya. Edna o sıralar hayatını sorguluyor ve Robert geri dönünce belki bir şeyler değişir umuduyla bekliyordu onu ve bir tesadüf buluşturmuştu onları uzun zamanın ardından. Birkaç kez görüşmenin ardından konuşmaları için bir hayli fırsatları olmuştu.

“Düşünmemenin verdiği özgürlük ile ölümüne doğru gitmişti. ”

Yine tesadüfen karşılaştıkları bir günün devamında Edna’nın evine gitmişlerdi. Sohbet ettikleri sırada Edna küçük bir buse kondurmuştu Robert’ın dudağına ve uzaklaşmıştı ondan. Robert onun yanına yaklaşmış ve her şeyi itiraf etmişti ve ikisi de birbirilerine olan sevgilerini ilk defa kabullenip açıklamışlardı. Uzaklarda olduğu sırada hep Edna’yı düşündüğünü söylemişti Robert fakat neden hiç mektup yazmamıştı ona? Robert sen evliyken ben seni nasıl sevebilirdim ki demişti. Edna da artık kimsenin mülkiyetinde değilim, artık özgürüz diye karşılık vermişti. Bunlar konuşulduğu sırada kapı çalınmış ve Edna’nın Madam Ratignolle’yi görmesi gerektiğinin haberi gelmişti. Evden ayrılmadan önce tatlılıkla birbirilerine sevdiklerini söylemişlerdi ve Edna” Ömür boyu süren, aptal bir rüyadan uyandırdın beni geçen yaz.” demişti Robert’a veda ederken. Edna Madam’ın yanına gitmiş ve dönene kadar hep Robert’ı düşünüp durmuştu. Eve dönünce neler olacağına dair, beraber yapacakları şeylere dair tatlı tatlı hayaller kurarken evine döndüğünde Robert’ı görememişti ve ona dair sadece Edna’nın düş kırıklığına sebep olan küçük bir not vardı masanın üzerinde” Seni seviyorum. Hoşça kal, çünkü seni seviyorum.” Bu sözlerin ardından Edna’nın hissettiği o korkunç çaresizlik ve hüsran apaçık ortadaydı. O gece hiç uyumayıp, düşünüp durmuştu adeta düşünebilmeyi tüketmişti Edna. Hayatta arzuladığı tek bir şey bile yoktu artık ve bir gün kumsalda yürürken hiçbir şey düşünmüyordu. Yavaş ve usulca yürümeye başlamıştı denizin içine doğru ve başlamıştı yüzmeye. Öylesine çok yüzmüş ve o kadar çok uzak yerlere gitmişti ki farkında değildi geldiği noktanın uzaklığından ve hafif bir korkuya kapılmasına rağmen artık dönüşü yoktu, sahil çok uzaktaydı ve artık daha fazla yüzecek takati kalmamıştı. Düşünmemenin verdiği özgürlük ile ölümüne doğru gitmişti. “Özgürlük ve bağımsızlık hissinin beni mutlu edeceğini biliyorum.” demişti Edna. O bağımsızlık ve özgürlüğün verdiği mutluluk ile veda etmişti yaşamına çünkü artık arzuladığı bir şey kalmamıştı hayatında.

KATE CHOPIN UYANIŞ KİTABINDAN ALINTILAR

“Belki de ömür boyu hayallerle yaşayan bir budala olarak kalmaktansa uyanmak daha iyidir, acı çekecek olsak bile.”

“Sevginin davranışlarla belli edilmesine, dillendirilmesine alışık değildi.”

“Zaten hava da düşünmek için çok sıcak, hele düşünmeyi düşünmek için!”

“Müthiş bir coşkuyla dolmuştu içi, sanki ruhuyla bedeninin işleyişini idare etmesini sağlayan özel bir güç verilmişti kendisine. Korkusuz, gözü kara kesilmişti, gücünü fazla büyütüyordu gözünde. Uzaklara, daha önce hiçbir kadının açılmadığı kadar uzaklara açılmak istiyordu.”

Helin Polat
Helin Polat
Articles: 14

Leave a Reply