Whitesplaining, beyaz bireylerin azınlık deneyimlerini küçümseyerek açıklaması durumudur. Psikolojik ve toplumsal etkileri vardır.
Whitesplaining, özellikle sosyoloji ve psikoloji alanında tartışılan bir kavramdır. Beyaz bir bireyin, azınlık gruplarına kendi deneyimlerini küçümseyerek veya üstünlük kurarak açıklaması anlamına gelir. Bu durum, bireylerin psikolojik sağlığını, toplumsal ilişkilerini ve kültürel etkileşimlerini olumsuz etkileyebilir. Irkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirme ile bağlantılı olan whitesplaining, tıpkı travmatik deneyimlerde olduğu gibi stres, kaygı ve özgüven sorunlarına yol açabilir.
WHITESPLAINING NEDİR?
Whitesplaining, ayrıcalıklı gruplardan gelen bireylerin, toplumsal adalet, ırkçılık ya da azınlıkların yaşadığı deneyimler hakkında; bu deneyimleri bizzat yaşayan kişilere küçümseyici veya üstünlük içeren bir tavırla açıklama yapmasıdır. Bu davranış genellikle konuya dair gerçek deneyim eksikliğiyle birleşerek, doğrudan o ayrımcılığı yaşayan kişinin hislerini ve deneyimini küçümser.
2010’ların başında internet yoluyla ortaya çıkan, “mansplaining” kelimesinden ilham alınarak “white” + “explain” kelimelerinin birleşiminden oluşan whitesplaining terimi, özellikle sosyal medyada, televizyon programlarında ve günlük konuşmalarda sıkça karşılaşılan ırkçılığın görünmez ama oldukça etkili bir biçimi. The Conversation’daki bir makaleye göre, bu terim aslında “kim konuşuyor?” sorusuna işaret ediyor. Yani deneyimi bizzat yaşayanlar yerine ayrıcalıklı olanların sesi daha çok duyuluyor.
Bu tavır genellikle şu şekillerde ortaya çıkıyor:
- Konuya dair gerçek deneyimi olmayan birinin, “aslında öyle değil” diyerek söz alması.
- Azınlık grubunun yaşadığı olayın küçümsenmesi ya da “fazla hassaslık” ile suçlanması.
- Ayrıcalıklı bireyin kendi bakış açısını “evrensel bir doğru” gibi sunması.
Whitesplaining yalnızca kaba bir davranış değil, aynı zamanda aynı “mansplaining” gibi görünmez bir sosyal üstünlük aracı. Bu tutum azınlık deneyimlerini küçümserken; stres, kaygı ve özgüven kaybı gibi durumlara da yol açıyor ve toplumsal ilişkilerde kalıcı eşitsizliğe katkı sağlıyor. The Conversation makalesi, bu tavrın doğrudan “privilege” (ayrıcalık) kavramıyla, yani konuşan kişinin daha ayrıcalıklı olduğu için daha çok ciddiye alınmasıyla ilişkili olduğunu söylüyor. Böylece “beyaz ırk”, farkında olunmadan bile toplumda öncelikli ve meşru bir ses haline geliyor. Aşağıdaki “White People Whitesplain Whitesplaining” videosunda whitesplaining kavramının ne olduğunu trajikomik bir örnek ile açıkça görebilirsiniz.
WHITESPLAINING ÖRNEKLERİ
● “Project Greenlight” programında Matt Damon, çeşitliliğin sadece oyunculukta önemli olduğunu ve yönetmen seçimlerinde gereksiz olduğunu söyleyerek tepki çekmişti.
● “The View” programında Whoopi Goldberg’in ırksal içeriğe dair bilgi vermek isterken beyaz sunucular tarafından konuşmasının kesilmesi de baskın dilin temsili olarak nitelendirilmişti.
● Everyday Feminism dergisi yazarlarından biri, bir beyaz arkadaşının “Ama ben iyi niyetliydim” açıklamasını whitesplaining olarak tanımlamış, çünkü bu ifadenin maruz kalınan deneyimi küçümseyen bir tavur taşıdığını belirtmişti.
Yorum yaz