Merhabalar, çok önceden severek okuduğum bir kitap olan “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku” kitabının incelemesi ile karşınızdayım. Filmini de izlemiştim, kitapların gerçekten bambaşka bir olay olduğunu yeniden anlamış oldum…
Müzeyyen çok güzel bir kadın, güzelliği dillere destan adeta roman yazdıran cinsten. Kahramanız ise herkesin yanında olmasını isteyeceği bir kadının bir süre yanında bulunuyor, belki gerçek aşkı keşfediyor belki de hiç aşık olmadığının farkına varıyor. Ruhunun sesini dinlemenin cezasını da çekiyor dinlememenin de, bir şeyler yazıyor mutlak sonu getiremiyor tıpkı bizler gibi. Bir hikayeye başlıyor ama sonunu tamamlamakta zorluk ve iktidarsızlık yaşıyor.
Kitap genel olarak hepimizin hayatında aslında var olan “Müzeyyen”i anlatıyor gibi dursa da yaptığı çözümlemeler, cansız varlıklarla üsluplu konuşmaları, orijinal fikirleri okura bir hayli zevk veriyor. Kahramanın sık sık iç konuşmalar yapması yer yer hikaye akışında unutkanlık yaşamamı sağlasa da genel toplamda çok başarılı. Zaten kitabın bu başarısı 2014 yılında Çiğdem Vitrinel tarafından yönetilen aynı adlı filmle büyük başarı yakalamıştır.
Öyleyse siz değerli Siyah Dergi okuyucularına seslenmek isterim. Mutluluk kaçmak mıdır? Savaşmak mı? uğruna bir şeyler feda edebileceğiniz birini bulduğunuz vakit sizin hislerinize ortak olup olmadığından ne kadar emin olabilirsiniz?
Küçük bir alıntı yapalım şimdi;
“hikaye” dedim. “gel seninle anlaşalım. sen yarım kal, adını da yarım kalan hikaye koyalım”
“sen zaten neyi tamam ettin ki?” dedi bana.
“aslında tam diye bir şey yoktur” dedim. “her tam bir üst yarımın alt basamağıdır. yani yarım da bir bütündür.” ve kitabın sonuna şöyle bir not düşer yazar; -bitse ne olur, bitmese ne?-
Yorum yaz