Ben Kirke Hakkında

Ben Kirke Hakkında

Ben Kirke

Ben Kirke konusu itibarıyla antik Yunan tanrılarının büyülü mücadelelerini anlatan mitolojik ve feminist bir roman. Eser, son dönemde ön plana çıkan büyülü gerçekçiliğin farklı bir uygulaması. Romanın konusu, Yunan mitolojisinde büyücü bir tanrıça olan Kirke’nin mitolojik hayatıdır. Homeros’un Odesa’sında Kirke beyaz atlı prensini bekleyen, Odysseus’un kurtarmasına muhtaç bir kadın olarak anlatılır. Madeline Miller’ın versiyonunda Kirke Zeus’a bile başkaldırabilen bir karakter.

Fantastik evrenlerde “Mary Sue” diye bir tabir vardır. Bu tabir doğuştan yetenekli ve her şeyi kolayca öğrenen karakterler için kullanılır. Bir karakterin Mary Sue olması hikâyeyi gittikçe kısırlaştırır. Zira karakterinizin başına ne gelirse gelsin bir noktada onun bir şey yapıp kurtulacağını bilirsiniz. Bu yüzden onun için endişelenmezsiniz. Bu yüzden bir noktadan sonra hikâye sıkıcı bir hâl almaya başlar. Kirke ise Mary Sue bir karakter olmaktan ne kadar uzak olunabilirse o kadar uzak. Onun yaşadığı her gün tam bir mücadele.

Miller

Nitekim Miller, Ben Kirke romanında küçük karakterlerle büyük ve efsunlu bir dünya kuruyor.  tarihin bize bıraktığı mirastan harika bir romantizm çıkarıyor. Bu romantizm zaman zaman tarihî gerçeklerin çarpıtıldığı postmodern bir bakışa evriliyor. Eser, kolaj tekniğinin incelikle işlendiği bir eserdir. Eserde Homeros ve Ovid gibi şahsiyetler olay örgüsünde bir araya getirilmiştir. Bu da romanın içerisindeki postmodern etkilenmelerdendir.  Kimilerine göre roman Odysseia’nın modern bir uyarlamasıdır.

Eser bize tarihî hikâyelerin romantik ve Odysseia‘nın feminist bir bakış açısı ile anlatıldığı son dönem trendine uygun bir örgü veriyor!

Nitekim bu durum bazı okurlar tarafından kitabın en eleştirilmesi gereken yönü olarak görülüyor. Özellikle toplumdaki kadın imajı ve savaşın açtığı yaralar hususunda okurları yeniden düşünmeye sevk ediyor. Tüm tanrıların aksine Kirke güçleri olmayan, çelimsiz, çirkin sesli ve yalnız bir tanrıça olarak çıkıyor karşımıza. Ancak daha güçlerinden haberi yokken bile bir ölümlüyü tanrıya çevirmek ve ölümsüz birini canavara dönüştürmek gibi Olimpos’lu tanrıların bile güçlerinin yetmeyeceği şeyler başarıyor. Hepsini de var olmak için yapıyor.

Kitabın dili çok güzel. Cümleler yumuşak, derin ve sürükleyici. Konusu mitoloji olan bir kitap olmasına rağmen okurken zorlanmıyorsunuz. Tarif ettiği fantastik dünyayı gözünüzde canlandırabiliyorsunuz ki mitolojik bir kitapta bunu yapabilmesi yazarın kalitesini gösteriyor. Homeros’un kitabında korkunç tanrıça olarak gösterilse de bu kitapta zayıf karakterden Tanrılara bile baş tutabilecek güçte bir karaktere dönüşünü izliyoruz. Bu benim en sevdiğim kısım olabilir.

Madeline Miller Ben Kirke’de sanki Homeros’un üç bin yıllık bu iki eserinin arka planını anlatıyor. Antik Yunan dininde tanrılar ve ölümsüzlerle, ölümlüler iç içerdir. Bu eserde de yine ölümlüler, tanrılar, ölümsüzler yine iç içe ve bir hayli hüzün var. Masallarda, hikayelerde ya da o meşhur efsanelerde cadıları, büyücüleri hep kötü kişiler olarak okuduk veya dinledik. Ben Kirke romanında ise olayları bir de cadı gözüyle ele alıyoruz.

Ben Kirke kitabını satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Okuma esnasında; yazarın sahasındaki araştırmalarını romanın içerisinde çok güzel yerleştirmesi bağlamında, Stephen King’in “Göz” romanında Telekinetik güçlere sahip olduğunu çok sonradan keşfeden Carrie’yi ve konunun akışı, fantastik boyutu bağlamında ise Harry Potter serisini anımsattı.

Ben bu kitabı okuduğumda ne mitolojide ki bir cadının hikayesini, nede tanrıların gazabını okudum bence istenmeyen ve incinen bir kadının, kırgınlıkları ve kırılma sonucunda yaptıklarını okudum. Kirke o kadar kompleks bir karakter ki, hiç özgüveni olmayan birinden güçlü bir kadına dönüşümünü izlemek, kitapla birlikte Kirke’nin gelişimini okumak çok çok keyifliydi.

Semih Ertürk’ün diğer yazılarını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Semih Ertürk
Semih Ertürk
Articles: 34

Leave a Reply