Bir İnsanlık Dramı Hakkında: Filistin’deki Saldırılar

Bir İnsanlık Dramı Hakkında: Filistin’deki Saldırılar

Geçtiğimiz günlerde bütün dünyanın konuştuğu bir olay gerçekleşti. Uzun zamandır devam eden gerginliğin sonucunda İsrail, 11 Mayıs gecesi çocukları ve sivilleri düşünmeden Filistinlilere saldırdı. Bu saldırıda içinde çocukların da olduğu birçok insan yaşamını yitirdi ve çok fazla da insan yaralandı. Bugün bu konudan neden bahsediyorum diye soracak olursanız, haberi ilk gördüğüm anda beni etkileyen bir şey vardı; o da fanatik Yahudiler’ in saldırılardan dolayı çıkan yangın sırasında Ağlama Duvarı önünde kutlama yapmalarıydı.

Önce haberi olmayanlar için olayları anlatmakla başlayayım. Aslında İsrail ve Filistin arasındaki bu çatışmalar çok eskilere dayanıyor. Ancak şu andaki durum 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesiyle başladı. Yıllar içerisinde iki devlet arasındaki çatışmayı durdurmak için birçok adım adım atılmaya çalışılsa da, Filistin bugün hala daha İsrail’in askeri işgaline maruz kalmaya devam ediyor ve devam edecek gibi de görünüyor. 11 Mayıs’ta yaşanan olayların nedeni ise aslında Nisan ayında Filistinlilerin geleneği olan, oruçlarını eski kentin Şam kapısında açmalarının engellenmesi oldu. Bir diğer sebep ise İsrailli bazı grupların Altı Gün Savaşı nedeniyle Müslümanların kutsal bölgelerine sloganlar atarak ve İsrail marşları söyleyerek yürümeleri. Filistinliler, bunu kendilerine yapılan bir provokasyon olduğunu düşündükleri için de bu sene Mescid-i Aksa çevresinde barikatlar oluşturup yürüyüşü engellemeye çalıştılar. Bunun üzerine olaylar daha da büyüdü ve son olarak İsrail, sivillere bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan sonra 17’si çocuk 6’sı kadın olmak üzere toplamda 67 kişi hayatını kaybetti; 300’den fazla da yaralanan oldu.

Bu haberi gördükten sonra insanlığı sorgularken buldum kendimi. Binlerce kişinin ve sayısız çocuğun korkular içinde kaldığı o dakikalarda bir insan, nasıl içi acımadan vicdansız olabilir ki? Din bu kadar mı kör ediyor insanı? Bir şeye inanmak, gerçekten de uğruna her acımasızlığı görmezden gelmek demek mi? Bence tüm bunları insanlık olarak sorgulamamız gerekiyor. Dünyada inançlar, hırs ve güç uğruna yapılan o kadar acımazlık, yaşanan o kadar zulüm var ki, tüm insanlığın bunları görmezden gelmemesi gerekli. Ancak biz insanlar o kadar körüz ki, bugün dünya genelinde savaş başlasa birisi gözümüze sokmadıkça asla farkında olmayız; hatta ertesi gün her şeyi unuturuz. Olan yine savaşın tam ortasında olan, acı çeken insanlara olur. Çünkü onlar ömürleri boyunca yaşadıkları şeyleri unutmazlar. Savaş, her zaman onların ardındadır.

Gerçi tüm insanlığı eleştirirken önce ülkeler, kendi geçmişlerine ve geleceklerine bakmalı. Ne acılara sebebiyet verdiklerini, neler yaşandığını ve şu anda da neler yaptıklarını sorgulamalılar. Çünkü bu tür zulümler yıllardır yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek. Birileri mutlaka başka birine acı çektirecek, evlerinden edecek veya işkenceler yapacak. Yakın tarihe baktığımızda bu konuya verebileceğimiz binlerce örnek bulunmakta. Hatta kimsenin hatırlamadığı bir ülkede yüzyıllar önce yaşanmış bir olay vardır. Yukarıdaki olayı öğrendiğimde direkt o gelmişti aklıma. Hani yazarların, ozanların ve düşünürlerin göz göre göre öldükleri sırada bir grubun bu olayı kutlaması gibi ama eminim hatırlamadınız bu olayı. Çünkü dediğim gibi unutulan bir ülkede gerçekleşti.

Neyse bu konuda söylenmesi gereken çok söz, eleştirilmesi gereken çok konu var ama sanırım ben bunlara girmesem daha iyi olacak. Neden anlatmak istemediğimi de tahmin edebiliyorsunuzdur zaten. Ancak bu konu hakkında konuşmamam dünyanın her yerinde buna benzer birçok zulmün yaşandığı gerçeğini değiştirmiyor. Bu durum da aklımıza şu soruları getiriyor; insanlık olarak bu dünyayı hak ediyor muyuz? Dünya, birbirimize yaptığımız tüm bu acımasızlıklara daha ne kadar katlanabilir?

Melis Gizem Akkaya
Melis Gizem Akkaya
Articles: 19

Leave a Reply