Felsefe

Türkiye’de Satanizm ve tarikatlarla ilişkilendirilen olaylar: Korku, manipülasyon ve toplumsal tepki

Paylaş
Paylaş

Türkiye’de satanizm ve tarikatlarla ilişkili cinayet olayları, özellikle 1990’lı yılların sonlarından itibaren kamuoyunun dikkatini çeken ve geniş çaplı toplumsal tartışmalara yol açan konulardan biri olmuştur. Bu tür olaylar, genellikle gençler arasında artan ilgiyle ve medya yoluyla yaygınlaşmış, toplumsal korku ve endişeyi beraberinde getirmiştir. Satanizm ve karanlık tarikatlar, birçok vakada bireylerin psikolojik manipülasyona açık olması ve toplumsal dışlanma gibi nedenlerle bağlantılandırılmıştır.

Bu yazıda, Türkiye’deki satanizm ve tarikat ilişkili olaylar, medya yansımaları, uzman görüşleri ve güvenlik tedbirlerine detaylı bir şekilde değinmeye çalışacağım.

TÜRKİYE’DE SATANİZMLE İLİŞKİLENDİRİLEN OLAYLAR

1999 yılında, İstanbul’da lise öğrencisi M.K. ve arkadaşları tarafından işlenen bir cinayet, Türkiye’de satanizmle ilişkilendirilen en ciddi olaylardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. 17 yaşındaki Şehriban Coşkuner, bu öğrenciler tarafından bir satanist ritüel sırasında maalesef öldürüldü. Sanıklar, polise verdikleri ifadelerde, şeytana kurban sunmak amacıyla bu cinayeti işlediklerini söylemişlerdir. Olayın ardından yapılan soruşturmalar, gençlerin satanist ritüellere internet üzerinden erişim sağladığını ve kapalı bir grup içerisinde bu fikirleri geliştirdiklerini ortaya koymuştur.

Bu cinayet vakası, Türkiye’de satanizm ile ilgili ilk büyük çaplı kamuoyunu harekete geçiren olaylardan biridir. Olayın ardından Türkiye medyası, satanist grupların gençler üzerindeki etkilerini tartışmaya açmış ve satanizmin Türkiye’de yayılabileceği korkusu geniş kitlelere yayılmıştır.

SATANİZM VE ŞİDDETLE İLİŞKİLENDİRİLEN DİĞER OLAYLAR

Medyada “satanist cinayet” olarak anılan bu vaka, satanist grupların gençler arasında yayılma riski taşıdığına dair bir endişeyi daha da pekiştirdi. Bu tür olaylar, özellikle dini ve sosyal yapının güçlü olduğu Türkiye’de toplumun geniş kesimlerini endişelendirdi ve satanizm karşıtı söylemler güçlendi.

KAPALI TARİKATLAR VE CİNAYET OLAYLARI

Türkiye’deki bazı tarikatlar da şiddet, manipülasyon ve hatta cinayet iddialarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu tür olaylar genellikle kapalı tarikat yapılanmaları içinde gelişmekte ve tarikat liderlerinin mistik veya dini iddialarla müritlerini manipüle etmeleri sonucunda şiddet içermektedir.

Öne çıkan birkaç vakaya göz atalım:

Urfa’da Menzil Cemaati’ne bağlı kaçak Kuran kurslarında ve çiftliklerde yaşanan trajik olaylar gerçekten oldukça çarpıcı ve tartışma yaratan vakalar arasında yer alıyor. 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak’ın şüpheli ölümü ve Konya’daki “Nazar Çiftliği”nde yaşanan kazalar, özellikle cemaat yapılanmalarının güvenlik ve denetim konusundaki ihmallerini yeniden gündeme getirdi.

Bu tür olayların üzerinin kapatılmaya çalışıldığı iddiaları, medyada ve kamuoyunda yoğun tartışmalara neden oluyor. Haberde belirtilen detaylara göre, özellikle çiftliklerde ve kurslarda yaşanan trajedilerin bazı resmi kurumlar tarafından yeterince dikkate alınmadığı da sık sık gündeme getiriliyor. Çocukların şüpheli ölümleri, adli süreçlerdeki ihmaller ve kan parası ödemeleri, cemaatlerin kapalı yapıları içinde yaşanan bu tür vakaların daha fazla göz önüne serilmesine ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.

Tarikat çiftliğinde iki çocuğun yaşamını yitirdiği iş cinayeti davası ‘para cezasıyla’ bitmiş

ADNAN OKTAR TARİKATI VE ŞİDDET İDDİALARI

Adnan Oktar, yıllardır televizyon programları aracılığıyla topluma ulaşan, geniş bir mürit kitlesine sahip olan ve tarikat lideri olarak bilinen bir figürdü. Ancak 2018 yılında Oktar ve müritlerine karşı büyük bir polis operasyonu düzenlendi ve Oktar’ın liderlik ettiği yapılanmanın suç örgütü olduğu iddia edildi. Oktar ve grubu, cinsel istismar, şantaj, dolandırıcılık, zorla alıkoyma, tehdit, ve şiddet gibi ağır suçlamalarla yargılandılar.

Operasyon sonrası yapılan soruşturmalarda, müritlerin Oktar tarafından yoğun bir psikolojik manipülasyon altında tutulduğu, özellikle genç kadınların kandırılarak tarikata çekildiği, onları tehdit ve baskı yoluyla kontrol altında tuttuğu ortaya çıktı. Oktar’ın, tarikat içindeki şiddet içeren uygulamalarla üyeleri yönetmek için korku ve mistik öğretileri kullandığı belirlendi. Ayrıca Oktar’ın silahlı suç örgütü kurduğu ve tarikat üyeleri arasında hiyerarşik bir yapı olduğu da tespit edilmiştir.

Oktar, yıllarca özellikle medya ve sosyal medya aracılığıyla kendisini bilimsel ve dini bir figür olarak sunmuş, ancak gerçekte büyük bir suç örgütü lideri olduğu ortaya çıkmıştır. 2022 yılında, Adnan Oktar toplamda 8658 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu olay Türkiye’nin yakın tarihindeki en büyük tarikat operasyonlarından biri olarak kabul edilmektedir.

MEDYA VE POPÜLER KÜLTÜR: SATANİZM VE TARİKATLARIN YAYGINLAŞMASINDA BİR ETKEN Mİ?

Medya, satanizm ve tarikatlar gibi uç inanç sistemlerinin görünürlüğünü artırmada önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’de satanist cinayetlerin gündeme gelmesiyle birlikte, bu tür olaylar medya aracılığıyla büyük bir kitleye ulaştı. Medyanın, satanist grupları detaylı bir şekilde haber yapması, gençler arasında merak uyandırarak satanizme olan ilgiyi artırabilir mi sorusu, psikologlar ve sosyologlar arasında tartışma konusu olmuştur.

MEDYANIN ETKİSİ VE ÖZELLİKLE GENÇLER ÜZERİNDEKİ TEHLİKE

Uzmanlar, medya tarafından işlenen satanizm içerikli haberlerin gençlerin ilgisini çekebileceğini ve onları bu tür gruplara yönlendirebileceğini savunuyorlar.

TÜRKİYE’DE SATANİZM VE TARİKATLARA KARŞI GÜVENLİK ÖNEMLERİ

Satanizm ve tarikatlarla bağlantılı olayların artması üzerine, Türkiye’de emniyet güçleri ve güvenlik birimleri bu tür gruplara yönelik önlemlerini artırmıştır. Özellikle internet üzerinden satanist içeriklerin yayılması, Siber Suçlarla Mücadele Birimi‘nin çalışma alanına girmiştir.

SATANİZM GERÇEKTEN BİR TEHDİT Mİ? YOKSA TOPLUM TARAFINDAN YANLIŞ MI YORUMLANIYOR?

Satanizm ve satanist gruplarla ilişkilendirilen cinayet ve şiddet olayları, özellikle medya aracılığıyla hızla yayılan korkulara ve toplumda derin endişelere neden olmuştur. Ancak, bu olayların gerçekten satanizmden mi kaynaklandığı yoksa satanizme mal edilmesinin bir yanılgı mı olduğu üzerine eleştirel bir bakış açısı geliştirmek de önemlidir.

TOPLUMSAL KORKULARIN KAYNAĞI: SATANİZM Mİ, YOKSA BİLİNMEYEN KORKUSU MU?

Toplumlar, genellikle geleneksel dini veya kültürel normlara aykırı olan inanç sistemlerine karşı derin bir önyargı ve korku beslerler. Satanizm, tarih boyunca bu tür korkuların odak noktası olmuştur. Şeytan figürü ve onunla ilişkilendirilen karanlık ritüeller, toplumlarda büyük ölçüde kötülüğün sembolü olarak algılanmıştır. Bu bağlamda, satanizme atfedilen suçlar ve cinayetler, gerçek suç unsurlarından bağımsız olarak toplumun genel korku ve önyargılarının bir yansıması olabilir.

Birçok durumda, özellikle gençler arasında işlenen şiddet olayları, bireylerin satanist oldukları iddia edilerek medyada yer almıştır. Ancak, olayların derinlemesine incelendiği bazı vakalarda bu kişilerin satanizmle doğrudan bir bağlantısı olmadığı, aksine psikolojik sorunlar veya kişisel travmalar nedeniyle şiddete başvurdukları ortaya çıkmıştır. Örneğin, satanist oldukları iddia edilen bireylerin genellikle depresyon, sosyal izolasyon veya dışlanmışlık yaşadığı görülmüştür. Bu durum, satanizmin bir neden değil, yalnızca bir “bahane” olarak kullanılmış olabileceğini düşündürmektedir.

SATANİZME YÖNELTİLMİŞ SUÇLAMALARIN GERÇEKLİĞİ

Eleştirel bir perspektiften bakıldığında, satanizmle ilişkilendirilen pek çok olayda gerçek bir satanist yapı veya ritüel bulunmamaktadır. Gençler arasında işlenen cinayetlerin bazıları, aslında satanizmle ilgili olmayıp, yalnızca medyada bu şekilde yansıtılmış olabilir. Psikologlar, bu tür durumlarda bireylerin şiddet davranışlarını farklı ve marjinal bir inanç sistemiyle meşrulaştırmak için satanizmi kullanabileceklerini ifade etmektedirler.

Bu noktada, Adnan Oktar tarikatı gibi bazı kapalı tarikat yapılanmaları bile, dışarıdan bakıldığında satanizme benzer ritüellerle ilişkilendirilmiş olabilir. Oysa bu grupların çoğu, aslında dini veya mistik öğretileri suistimal eden yapılar olup, satanizmle doğrudan bağlantılı değildir.

MEDYANIN ROLÜ: KORKU VE ŞİDDETİ “SATANİST” ETİKETLE AÇIKLAMAK

Medya, satanizm konusunu işlerken genellikle abartılı bir dille yaklaşmış ve satanist grupların toplum için ciddi bir tehdit oluşturduğunu öne sürmüştür. Ancak eleştirel bakış açısıyla incelendiğinde, medyanın satanizmle ilişkilendirilen birçok olayı çarpıttığı veya yanlış yönlendirdiği söylenebilir. Popüler kültürde satanizm, daha çok korku ve merak unsuru olarak kullanılırken, medya da bu merakı körükleyerek satanist imgeleri yaygınlaştırmış olabilir.

Medyanın satanizme karşı aşırı duyarlı olması, özellikle gençlerin şiddet içeren davranışlarının “satanizm” etiketiyle basitçe açıklanmasına yol açabilir. Ancak bu tür olayların psikolojik, sosyolojik ve ekonomik nedenlerini göz ardı ederek satanizmi suçlama eğilimi, toplumsal önyargıların derinleşmesine neden olabilir.

SATANİZME DAİR – HER SATANİST GRUP ŞİDDET YANLISI MI?

Satanizm, birçok farklı akımdan oluşan bir inanç sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Anton LaVey tarafından kurulan modern Satanizm örneğinde, aslında şiddet içermeyen, bireysel özgürlüğü ve insanın kendi arzularını gerçekleştirme hakkını savunan bir ideoloji bulunmaktadır. LaVey’in “Şeytan Kilisesi” gibi bazı satanist gruplar, şiddetten uzak durarak yalnızca simgesel ve felsefi bir sistem olarak hareket ederler. Ancak toplumda satanizme dair yaygın kanı, bu grupların tamamının şiddet ve tehlike içerdiği yönündedir.

Gerçekte, satanizme atfedilen birçok olayın altında sadece sosyal dışlanma, bireysel travmalar veya toplumsal normlara karşı isyan yatmaktadır. Bu olaylar, toplumda satanist gruplara karşı bir düşmanlık yaratmak amacıyla abartılmış veya yanlış yansıtılmış olabilir.

İsmime rağmen orta okulda sırf merakımdan Satanist İncil’ini okumuş, öğretilerini incelemiştim. Anton Szandor LaVey’in öğretileri şu şekilde idi:

Dokuz Büyük Günah

  • Aptallık.
  • Özentilik.
  • Sevilme, benimsenme beklentisi.
  • Kendini kandırma.
  • Perspektif eksikliği.
  • Geçmişteki Ortodoks Satanist uygulamalara sahip çıkma.
  • Üreticiliği engelleyecek kadar kibir sahibi olma.
  • Estetik duygu yoksunluğu.
  • Ödlekleştiren konformizm.

Dokuz İlke

  1. Tevekkül ve yetinme yerine sonsuz kişisel tatmin için çalış.
  2. Mistik düşler yerine capcanlı hayatı yaşa.
  3. Kendini kandırma. Kirletilmemiş bilgeliğin temsilcisi ol.
  4. Sevgini hakedene sakla. Şaklabanlara harcama.
  5. Sana tokat atana öbür yanağını dönme, intikam al.
  6. Sorumlu olana karşı sorumluluk göster. Şefkat, enerji vampirlerine dikkat.
  7. İnsan dört ayaklılar gibi bir hayvandır. Kimi zaman onlardan iyi, çoğunlukla onlardan beterdir. “Ruhi ve entelektüel yüceliği” onu hayvanlar aleminde en acımasız yaratık yapar.
  8. Şeytan, günah adı verilen fiziki, duygusal, düşünsel yücelikleri savunur.
  9. Şeytan, öcü gibi kullanıldığı sürece caminin ve kilisenin en iyi dostudur.

Merak edenler devamını buradan okuyabilir. Siz gene de Satanist olacağım diye “ilginç” maceralara atılmayın. 🙃

Paylaş
Yazar:
Nursema Emre -

Nursema Emre, Felsefe eğitimini yarıda bırakıp Turist Rehberliği bölümünden mezun oldu. Kendini bildi bileli ilginç konuları araştırmayı ve bu konularda yazıp çizmeyi sever. Bu merakı sayesinde, insanlara farklı perspektifler sunmaya çalışır.

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

İlgili içerikler
FelsefeKültür ve Sanat

Eros ve Psyche’nin aşkının hikayesi

Fiziksel çekimi ve aşkı simgeleyen tanrı Eros ile kelime anlamı ‘ruh’ anlamına...

Felsefe

Stoa felsefesi ve öncülük eden filozoflar

Elimizde olmayan şeyler için bazen bitmek bilmez bir çaba gösteririz. Sonucunu değiştiremeyeceğimizi...

Felsefe

Tanrılara kafa tutan Prometheus kimdir?

“Mitolojik kahraman Prometheus, Zeus’a meydan okuyarak ateşi çalıp insanlığa armağan etti. Onun...

Felsefe

Mutluluk Tam Şu An’da: Epiktetos ile müthiş yolculuk

“Her şeyi bilen bir adamın bir şey öğrenmesi imkansızdır.” “Anı yaşa. Detaylarına...