Yazma Tutkusu Özgürlük Demektir

Yazma Tutkusu Özgürlük Demektir

Her zaman insanlar nasıl yazamaz diye merak etmişimdir. Okuldayken ödev olarak bizden yazmamız beklenen kısacık paragraflarda bile zorlanan insanlar vardı. O paragrafları yazarken ya çok zorlanırlardı ya da hiç yazamazlardı. Bu insanlara hâlâ daha şaşırırım nasıl yazamazlar diye. Hâlbuki zihinleri bir kere açtıklarında ve bir kere yazma tutkusunun o dünyasına daldıklarında kelimeler ister istemez kalemden kâğıda akıyor. Günün her dakikasını sürekli bir şeyler düşünerek bir insan nasıl olur da, herhangi bir konu hakkında bir iki cümle aktaramaz?

Burada kendim yazabiliyorum ve bununla övünüyorum gibi bir şey anlatmıyorum size. Sadece merak ettiğim ve aklımı kurcalayan bir konu üzerine yazmak istedim. Aklımdaki soruları en azından kelimelere dökmek…

Yazmak, içinde kalan tüm duyguları dışarıya aktarmak demek. Sanki yazan kişinin içindeki çığlıklarını yazarak sessizce dışa vurması… Bu öyle bir şey ki, asla da bırakılamıyor. Yolda yürürken, arkadaşınla konuşurken ya da yemek yerken bir anda içinde kalanları dışarıya atmak isteyebiliyor insan ve böyle durumlarda her şeyi bıraktırmayı ve duygularının açığa çıkmasına izin vermeyi gerektiriyor. Çünkü o duygular o anda dışarıya çıkamazsa içinizde sonsuza kadar kalıyor. Zamanla da içinizde bir çığ gibi büyüyor ve sizi içeriden tüketmeye başlıyor. Bu nedenle de geldiği anda çıkmasına izin vermeli. Tabii, bunun da olumsuz tarafları var. Siz bir anda her şeyi bırakıp yazmaya gittiğinizde, çevrenizdeki insanlar sizin ne yapmaya çalıştığınızı ya da neden böyle davrandığınızı anlamayabilir. Ayrıca bu süreçte tüm odağınızı yazmaya vereceğiniz için insanlarla da görüşemezsiniz ve kendinizi onlardan soyutlarsınız. İnsanlar bunu da anlamayacaktır. Hatta size kızacaklardır neden onlarla görüşmüyorsunuz diye.  Ancak yazmak öyle bir tutkudur ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen siz yazmaya ve içinizdekileri dışarıya aktarmaya devam edersiniz. Varsın insanlar sizinle görüşmesin ya da varsın yapmanız gereken işler yarım kalsın. Hiçbiri zaten umurunuzda değildir. O an sizin için sadece kaleminizden kâğıda aktarılmayı bekleyen düşünceler ve sizin duygularınız önemlidir.

Düşünmekten sizi yiyip bitiren bu duyguları dışarıya atmaktan daha güzel ve rahatlatıcı bir duygu yoktur belki de. Metnin son kelimesini yazmak ve artık içimde hiçbir şey kalmadı o konu hakkında diyebilmek, insana huzur verir. Daha doğrusu, içinizi kemiren o duyguların prangalarından sizi kurtarır ve özgürleştirir. Bu duyguyu yaşamak resmen ayrıcalıktır ve bunu yaşamayan insan için de biraz acınması gerekir. Çünkü onun her şeyi içinde tutması gerekir. Hiçbir şeyi dışarıya atamaz ve onları düşünmekten kendini yiyip bitirir.

Aslında yazmak basittir. Sadece insan zihnini açmalı ve zihnindekilerin dışarıya çıkmasına izin vermeli. Ama sanırım her insan bunu beceremiyor ya da yapamam deyip hiç yazmıyor. Belki de okulda kısa bir paragrafı bile yazamayan o insanlar, düşünemeyen ve zihnini açamayan insanlardır. O nedenle de ömürlerinin sonuna kadar yazamayacaklar ve yazmanın verdiği o güzel duygulardan mahrum kalacaklardır.

Melis Gizem Akkaya
Melis Gizem Akkaya
Articles: 19

Leave a Reply