Yevgeni Zamyetin ve Distopyanın Şafağı Biz Romanı

Yevgeni Zamyetin ve Distopyanın Şafağı Biz Romanı

” ‘Biz’ Tanrıdan, ‘ben’ ise şeytandan doğdu” (Zamyatin, 1994: 92)

Biz, distopik geleceği konu alan, çoğunlukla özgür istemi kısıtlayan, yok eden totaliter iktidarları anlatan romanların ilk örneğidir. Roman, en gelişmiş sistemin bile daha iyi bir alternatifi olduğu iddiasını kendisine temel almıştır. Zamyatin, Biz ile totalitarizm tehlikesine işaret ederek, anti-ütopyayı radikal bir eleştiri silahına dönüştürmüştür. Bütünlüklü, bitmiş bir topluma karşı olan Zamyatin Biz’de, böylesi bir toplumun olumsuzluklarını anlatır. 26. yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi “ben”liğinden koparılmış, “Biz”leşerek teknolojiye ve bürokratik devlete teslim olmuştur. Kişisellik yoktur… İnsanların adları değil, numaraları vardır. Zamyatin’in getirdiği tartışma ise düşünen ve hayal eden insan için özgürlük ve mutluluğun özdeş kavramlar olduğudur. Eserde özgürlük tüm kötülüklerin anası olarak gösterilmektedir. Sovyet düzeninin oluşturulma aşamasında özellikle de Stalin döneminde yaşanan baskılar, sürgünler, ölümler, bizleştirme adına ortaya çıkarılan Sovyet modeli insan yaratma çalışmaları yazarın haklılığını ve öngörülülüğünü ispat etmiştir. Biz, uzak bir gelecekte yaşayan ve İntegral isimli aracın mimarının anlatımıyla kaleme alınmıştır. Bu uzak gelecekte hakimiyetin sahibi olan Tek Devlet, Velinimet tarafından yönetilmektedir. Tek Devlet’te insanlar, yalnızca kodlardan oluşan isimlere sahiptir. Sıkı bir polis hakimiyeti vardır.

Kurgusal olarak incelendiğinde eser içerisinde üç konu işlenmektedir. Bunlardan ilki eserin sosyal zeminini oluşturan birlik ve tek devlet, birey ve topluluk konusudur; ikincisi eser figürleri arasında yer alan aşk üçgeni çerçevesinde aşk konusudur; üçüncüsü ise anlatıcının kişisel bilinç uyanışıdır. Eser, ben-anlatı üzerinden sunu maktadır. Anlatıcı Tek Devlet’in matematikçilerinden birisi olan D-503’tür. Bilimsel ve mutlak değerler sistemine göre oluşturulan dünya içerisindeki inanç değerlerinin de aynı olması gerekliliği Tek Devlet anlayışıyla sunulur. Dolayısıyla insanın inanç dünyasının merkezindeki yaradanın da elle tutulur, gözle görülür somut bir gerçekliği olmalıdır, Semavi yaratandan daha çok dünyevi bir velinimet yeni sistem içerisinde daha makbuldür, mantığına dayanır. Tek Devlet’te tanrı rolünde Velinimet varsa, ilahi sorgulamaların ve cezaların yapıldığı mahşer yerine geçen Makine de vardır. Suç işleyenler kesin bir biçimde burada cezalandırılırlar.

Yevgeni Zamyatin ütopyaların nasıl tepetaklak olabileceğini fark eden belki de ilk yazar. Orwell, Huxley, Le Guin ve daha birçoğuna ütopyaya farklı, ters bir açıdan bakma ilhamını veren Biz ise “distopya” kelimesinin altını dolduran ve onca yıl sonra bile hakkını vermeye devam eden bir şaheser. 1920 yılında kaleme alınan eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında yayımlanmıştır. Romanın kurgusu, bir devrimin ardından 26. yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi eserde de distopik bir atmosfer mevcuttur.

Özellikle 1984’ün içlerinde ‘Biz’ e en benzer roman olduğunu söyleyebilirim. Zaten George Orwell da, kendi kitabı 1984 yayınlanmadan tam 3 yıl önce yani 1946’da Tribune adlı bir dergide yayınlanan “Biz” romanı ile ilgili inceleme yazısında, Zamyatin’in romanında insanların cam mekanlarda yaşamasını televizyonun icatından önce yazılmasına bağlar ve sıra kendi romanını yazmaya gelince de, bu noktayı hem ses hem de görüntü kaydeden tele-ekran kurgusuyla ekler romanına. 1984’te Büyük Birader insanlara ne özgürlük ne de mutluluk vaat etmektedir; hiç kimse için kurtuluş yoktur. Zamyatin’in getirdiği tartışma ise düşünen ve hayal eden insan için özgürlük ve mutluluğun özdeş kavramlar olduğudur. Özgürlük mutsuzluğa gebe olmak zorunda değildir Zamyatin’de. 1984 de anlamsız sözlerle müzik yapan bir kutu var bu romanda ise müzik fabrikası ve onun ürettiği matematiksel müzik. 1984 de insanlar kamera olmadığını düşündükleri bir evde buluşuyorlar. Bu romanda da güvenli eski bir evde. Benzerlik çok ve şaşırtıcı yani. Evet iki romanda aynı şeyin üzerinde duruyor insanları kontrol etmek istiyorsanız hayal gücünden ruhtan sevgiden ve aşktan uzak tutmalısınız. Günümüzde buna algı operasyonu deniyor.

Sovyetler Birliği’nde 1921 yılında yasaklanmış olan romanın İngilizce tercümesi 1924 yılında Birleşik Krallık’ta yayımlanmıştır. Bu eser ilk anti-ütopyacı (ütopya karşıtı) roman olarak Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya (Brave New World) ile George Orwell’ın 1984 isimli romanlarına esin kaynağı olmuştur. 1937 yılında Paris’te ölen Zamyatin, Ekim devrimi öncesi ve sonrasında birçok kitap yayınlayan Rus asıllı bir romancı ve eleştirmendir.  Öykünün Rusya ile ilgili olmamasına ve dönemin siyasetiyle doğrudan hiçbir ilişkisi bulunmamasına rağmen ideolojik olarak sakıncalı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Romanı yaklaşık olarak Lenin’in öldüğü sıralarda kaleme alan Zamyatin’in aklında henüz Stalin’in diktatörlük döneminin olması mümkün olmadığı gibi, 1923 yılının Rusya’sında pek de kişilerin yaşamlarını fazlaca güvenli ve rahat bularak isyan edebileceği koşullar geçerli değildi. Zamyatin’in eleştirisi herhangi bir ülkenin düzeninden çok sanayi devriminin öngörülen sonuçlarına yönelik gibi görünmektedir. Diğer kitaplarının hiçbirini okumasam da Gleb Struve’den Zamyatin’in uzun yıllarını İngiltere’de geçirdiğini ve İngiliz yaşam biçimi üzerine oldukça keskin hicivler yazdığını öğrendim. Biz romanından da Zamyatin’in primitivizme güçlü bir eğiliminin olduğu açıkça görülebiliyor.

Mahremiyetlerini ve cezalandırılma hakkı dışındaki bütün haklarını Tek Devlet ve onun sureti Velinimet’in demir eline teslim eden insanlar ise sadece birer Numara’dan ibaret. Hem numaraların kutsal kitap yerine koydukları Saat Tableti’ne göre yaşadığı bu mutlak iktidarın hem de son devrimin diğer gezegenlere müjdelenmesi için camdan bir uzay aracı inşa edilir. İntegral adındaki bu aracın başmühendisi D-503, öteki gezegenlerdeki ilkel okurlarına Tek Devlet’i anlatmak üzere bir günlük tutmaya başlar. Hayal gücü denen bir hastalıktan mustarip olduğunu düşünen D-503, kusursuz bildiği denklemde bazı hatalar, mutlak devrimde bazı eksiklikler fark eder. Bu hastalıktan kurtulmaya çalıştıkça inancını da yitirme noktasına doğru ilerler.

Distopik bir hiciv olan romanda birçok özel ve farklı detay göze çarpar. Bunlara örnek olarak romanda evlerin saydam materyallerden yapılmasını verebiliriz. Buna göre herkes her an gözetlenebilir. Tek Devlet “Hayırsever” olarak anılan bir kişi tarafından yönetilmektedir. Hayırsever her yıl halk tarafından mutlaka oybirliği ile yeniden seçilir. Devletin yönetim ilkesine göre mutluluk ile özgürlük asla bir arada bulunamaz. Adem cennet bahçesinde mutlu iken özgürlüğü isteme hatasında bulunmuş ve bunun bedelini de cennetten kovularak ödemiştir. Tek Devlet ise özgürlüğü ortadan kaldırarak mutluluğu geri getirmiştir. Çocuklar da herkesin çocuğudur. Çocukların özel mülk olmasına karşı bir devlet yapısı vardır. İzinsiz çocuk yapılırsa anne öldürülür, çocuk devlete kalır. Devlet öyle düzenleyicidir ki denetimi dışında gelişen olaylarda kimsenin gözünün yaşına bakmamaktadır.

Orwell’in deyişiyle: “Zamyatin belli bir ülkeyi değil, sanayi uygarlığının hedeflerini ele alıyor. Bu kitabın konusu aslında Makine, yani insanın düşüncesizce şişesinden çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin.”

Zamyatin’in romanı genel olarak bizim durumumuzla daha büyük paralellik gösterir. Uygulanan tüm eğitime ve Gardiyanlar’ın yakın takibine rağmen, insanlara özgü içgüdülerin çoğu hala varlığını korumaktadır. Hikayenin anlatıcısı olan D-503 yetenekli bir mühendis olmakla birlikte pek de kendisiyle barışık olmayan bir kişiliktir ve hissettiği ilkel dürtülerden dolayı dehşete düşmektedir. D-503 yeraltı direniş hareketinin bir üyesi olan I-330’a aşık olur (tabii aşık olmak da bir suçtur) ve kadın bir süreliğine onu isyan hareketinin içine çekmekte başarılı olur. İsyan başladığında Hayırsever’in düşmanlarının oldukça kalabalık olduğu ve bunların devleti yıkmanın yanı sıra, evlerinin perdelerini indirir indirmez sigara içmek ve alkol kullanmak gibi suçlar da işledikleri ortaya çıkar. D-503 sonunda kendi aptallıklarının bedeli ödemekten kurtulur.

‘Biz’ de diktatörlere iletilen bir mesaj vardır: “insanda düş gücünü yok edecek bir yol bulmadıkça kazanamazsınız.”

Semih Ertürk
Semih Ertürk
Articles: 34

Leave a Reply