Film incelemeleriİncelemeler

Zeki Demirkubuz’un “Hayat”ı | Film incelemesi

Paylaş
Paylaş

Varoluşun kaotikliği üzerine…


Zeki Demirkubuz’un “Hayat” filmi, ismiyle müsemma bir şekilde, yaşamın karmaşasını, bireyin içsel sancılarını ve toplumsal boğuntularını derinlemesine ele alıyor. Filmde, insanın hayata tutunma çabaları ve bu çabaların ne kadar tutarsız bir şekilde şekillendiği açık bir şekilde işlenmiş. Yönetmen, varoluş sancılarını taşra sıkıntısıyla harmanlayarak seyirciye tanıdık ama rahatsız edici bir atmosfer sunuyor.

HAYATIN TUTARSIZLIKLARI VE RIZA’NIN DÖNÜŞÜMÜ

Filmin temel unsurlarından biri, tutarsızlıkların hayatın bir parçası olduğuna dair güçlü bir vurgu. Özellikle Rıza karakteri, bu tema etrafında şekilleniyor. Hayata tutunma çabaları ve Hicran’a olan saplantılı sevgisi, onu kendi içinde derin bir çelişkiye sürüklüyor. Filmin ilerleyen bölümlerinde Rıza’nın dönüşümü, izleyicide hem şaşkınlık hem de kopukluk hissi yaratıyor. Onun darmadağın bir hayat sürmesini beklerken tam tersine finalde daha düzenli ve kontrollü bir yaşam sürmesi, filmin en büyük tutarsızlıklarından biri olarak dikkat çekiyor.

SESSİZLİK HİCRAN’IN İSYANI MI KABULLENİŞİ Mİ?

Sessizlik ise filmde sadece Hicran’ın değil, hikâyenin tamamının altını çizdiği bir tema. Hicran, suskunluğu ve tepkisizliğiyle, hikâyenin en güçlü ve en kırılgan karakteri olarak öne çıkıyor. Sessizliği bir başkaldırı, bir kabulleniş ve aynı zamanda derin bir içsel çığlık olarak okumak mümkün. Babasının baskısı altında ezilen, toplumun kadın üzerindeki dayatmalarını omuzlarında taşıyan Hicran, hiçbir sözle ifade edilemeyecek bir sıkışmışlık içinde resmediliyor. Onun bu suskunluğu, seyirciyi rahatsız etmekle kalmıyor; aynı zamanda insanın kendi hayatındaki sessizliklerle yüzleşmesine sebep oluyor.

BIR ÇARESİZLİĞİN KESİTİ

Hicran ve Rıza’nın hikâyesi, bir arayışın ve çaresizliğin kesişimi olarak şekilleniyor. Rıza’nın Hicran’a duyduğu saplantılı aşk, zamanla yıkıcı bir hâl alırken, Hicran’ın bu aşk karşısındaki tepkisizliği filmin trajedisini derinleştiriyor. İkili arasındaki ilişkinin temelini, anlaşılma ve kurtarılma arzusu oluşturuyor. Ancak her ikisi de ne birbirlerini anlamayı ne de kurtarmayı başarabiliyor. Bu, yalnızca bireylerin değil, içinde yaşadıkları toplumun da bir eleştirisi hâline geliyor.

KUSURLARIYLA GERÇEK HAYAT

Sonuç olarak, “Hayat”, insanın varoluş mücadelesini sessizlik, tutarsızlık ve karşılıklı bağımlılık temaları üzerinden ele alan güçlü bir yapım. Demirkubuz, taşranın kasveti ve bireyin yalnızlığıyla örülü bir dünyada, insanın hem kendine hem de başkalarına karşı verdiği savaşı etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor. Film, kusurları ve eksiklikleriyle birlikte, seyirciyi hayatın karmaşıklığı üzerine düşünmeye davet ediyor.

Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizimle paylaşmayı ve bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeyi unutmayın!

Paylaş
Yazar:
İrem Ersoy -

İrem Ersoy, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi olup, aynı zamanda Felsefe yan dalı yapmaktadır. Sanata dair her şeye büyük bir ilgi duyar. Bu ilgisini, sanatı anlamak ve başkalarına sunmak için çeşitli biçimlerde ifade etmeyi dener.

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

İlgili içerikler
Film incelemeleri

Hayatın kıyısında bir adam ve anlam arayışı: Kirazın Tadı film incelemesi

Abbas Kiarostami’nin 1997 yapımı filmi Kirazın Tadı (Ta’m e Guilass), İran sinemasının...

Film incelemeleriİncelemeler

500 Days of Summer film analizi: İdealize ettiğimiz aşkın peşinde koşarken gerçeklerden uzaklaşmak

Bazı filmler vardır, bir hikâyeyi anlatmaktan öte, bizi kendi hikâyemizle yüzleştirir. 500...

Film incelemeleriİncelemeler

Black Swan film incelemesi | İçsel karanlıkla yüzleşme

Black Swan, izlediğim en derin ve karanlık filmlerden biri olarak, insanın içindeki...

İncelemelerKitap incelemeleri

Han Kang’ın “Çocuk Geliyor” kitap incelemesi | “İnsanlığın derinliklerine yolculuk”

Han Kang ‘Çocuk Geliyor’u ile kaybı ve kimliği yeniden keşfediyoruz. Han Kang,...