“Mitolojiye göre, inkâr halindeki bir kahraman, kibir ile gururun varabileceği en üst noktadadır. En kibirli kişi, dünyadaki tehlikelerin kendisine dokunamayacağına inanan kişidir. Kibri, yedi günah arasında en kötüsü ilan eden, kibirlileri cehennemin en alt çukurunda cezalandıran Dante, bu fikre katılıyordu.”
Bu sözleri okuduktan sonra kibri ve aşırı gururu ile ünlenmiş, kökeninde “örümcek” anlamına gelen mitolojik kahramanımız Arakne’den bahsetmenin tam da sırası. Lidyalı olan kahramanımız Arakne, tıpkı yukarıdaki alıntıda bahsedilmiş olduğu üzere dünyadaki tehlikelerin hiçbir zaman ona dokunmayacağını düşünmektedir fakat bu noktada bir hayli yanılmakta olduğunu az sonra daha net göreceğiz.
Athena’ya kafa tutan Arakne
Dokuma yeteneğine sahip ve daima bu yeteneğine övgüler alan bir kız olan Arakne, aldığı bu övgülerin de vermiş olduğu özgüvenle beraber zeka, sanat ve ilham tanrıçası olan Athena’ya dahi kafa tutar ve ondan daha iyi dokuma yaptığını iddia ederek onu fazlasıyla kızdırır. Bu duruma elbette tepkisiz kalmaz Athena ve yaşlı bir kadın kılığına girerek, tanrıları kızdırmaması için Arakne’yi uyarmaya başlar ama Athena’nın çabaları nafiledir. Kibri o kadar derin bir şekilde işlemiştir ki ruhuna, ne yaparsa yapsın her zaman en iyisinin kendisi olduğunu düşünürmüş Arakne. Buna karşılık daha da sinirlenen Athena, yaşlı kadın görüntüsünden uzaklaşır ve kıyasıya mücadele edecekleri bir dokuma yarışması için hazırlıklara başlarlar. Başlarlar başlamasına da bir kibir, bir özgüvendir alıp gider başını her iki tarafında. Uzun uğraşlar ve büyük gayretler sonucunda bitirirler dokumayı her ikisi de. Athena, Poseidon’u yendiği bir savaşı ve Zeus’u yücelten figürleri dokurken, Arakne’de Zeus hakkında bir dokuma yapar fakat dokumadaki figürler pek de yenilir yutulur şeyler değildir Athena’nın nazarında.
Arakne’nin dokumaları
Arakne öylesine güzel, öylesine gerçekçi dokumuştur ki, dokumasını gören herkes adeta Zeus orada sanırmış. Athena da onun dokumasını fazlasıyla beğenmiştir fakat konusu onu sinirden deliye döndürmüştür çünkü Arakne’nin dokumasında Zeus içip alem yapıyor, tanrılar canlıların yaşamlarına müdahale ediyor ve kadınlarla günlerini gün ediyorlarmış. Sinirden deliye dönmüş halde olan Athena, dayanamayıp onun dokumasını yok eder ve Arakne’ye saldırır. Tanrıların dokunulmaz gücünü göstermek ve de ona eskiden bir insan olduğunu hatırlatıp onu cezalandırmak amacıyla; Arakne’yi karnında bir iplik makarasıyla bırakır. Athena ilk kez bir canlıyı dönüştürmüştür örümceğe.
Kıssadan hisse diyerek bakacak olursa bu mitolojik hikayemize, kendimize elbette güvenmeliyiz; gayet normaldir bir işte başkalarından daha iyi olmamız ama tıpkı Arakne’nin hikayesinde olduğu gibi ne kadar iyi ve yetenekli de olsak da mütevazi olmamız gerekir. Bu fikir egzersizimiz yanlış anlaşılmamalı elbette. Hayat denge ile güzeldir. Ne fazla mütevazi olunmalı ne de fazla özgüvenli. “Gururun ardından yıkım, kibirli ruhun ardından da düşüş gelir”. Her ne kadar iyi olsa da ruhumuz, eğer düşmeyi istemiyorsak, dengede kalmayı bilmeli ruhumuz.
Yorum yaz