Beyin Göçü ve Gençler: Aydınlık Yüzlerin Karanlık Yollarda Kayboluşu

Gençler arasında yaygınlaşan hayaller ve zorlu gerçekler arasında, beyin göçünün etkisi ve aidiyet duygusunun kaybı üzerine bir analiz.

Uzun zamandır yazmak için vakit kolladığım bu konu hakkında, “doğru zamanı” bulduğumu hissederek alanım olan sosyolojinin de bağrından bir konu ile fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Son seyahatimin de geçmesiyle birlikte artık tecrübi olarak düşüncelerimi ifade edebilecek bir aşamada olduğumu düşünüyorum. Seyahatimin İspanya bölgesinde olması da farklı insanlar ve kültürleri az da olsa bana görme fırsatı sundu. Gördüklerim ve öğrendiklerimle kendi kendime bir muhakeme yaptım. Gelin görün ki sonuç nereye çıktı bakalım.

Gençler için bir hayal: Yurt dışı

Bir tespitimin olduğunu da şu an elimde olan bu platform sayesinde paylaşabilecek olmaktan çok mutluluk duyuyorum ve kendimi şanslı gördüğümden buraya yazarak kalıcı olmasını istiyorum. Umarım bir yerlere iyi anlamda ulaşabilir. Ülkemdeki birçok benim gibi yaşıtım gencin bir hayalidir yurt dışı… Ben oldum olası bu abartmayı anlamam. Derdim ki; Belki de ben bu avantaja sahibim, şanslıyım diye herhalde böyle düşünüyorum. Ama şu an artık daha farklı bir perspektiften bakıyorum. Tehlikeli sulara -aslında tehlikeli olmaması gereken sulara- girmeden ifade edecek olursam malümaniniz güzeller güzeli ülkemizde her şey tek bir kapıya çıktığı için artık bu tarz şeyler çoğu genç için bir hayal oldu. E bir dengesizlik durumu oluştuğu için de göremeyen görenden imrenip kafasında daha da büyüttüğünü düşünüyorum.

Fotoğraf: Mehmet Turgut Kirkgoz

Hayat kararlarında öncelikler ve göçün arkasındaki dinamikler

Konuma dönecek olursam işte bu “hayal oldu” fikri yani ulaşılamayan şeyin daha çekici olması bana göre bazı şeylerin kıymetini bilmememizin/bilemememizin de büyük etkisi. Gezelim, görelim, keşfedelim, öğrenelim ki kıyaslayalım. Bir de bir kere gitmekle hiçbir şehri öğrendiğinizi düşünmemelisiniz. Her yeni bir yıl nasıl fikirlerimiz değişiyor ise hayata baktığımız o gözlerimiz, tecrübelerimizle şekillenen duygularımız bizleri çok farklı yolculuklara sürüklüyor. Sürükleyecektir de güzel olanı budur. Ama işte gidip görememek, anlayamamak bizleri günümüzün, devletimizin içinde bulunduğu büyük bir sorunu olan “beyin göçüne” sürüklüyor. “Tüm bunların kilit noktası para Sudeciğim”demenizi tamamen anlıyorum. Fakat bir de paranın yanına ‘öncelik’ kelimesini eklemek de gerekiyor. Her gün binbir çeşit kararlar veriyoruz; yemek yeme kararı, yersek et mi sebze mi kararı, dışarı çıkma kararı, evlenme kararı… Liste uzar gider. İşte bu kararlarımız içerisinde önceliklerimiz tüm hayatımızı şekillendirecek bir öneme sahip. O sebeple her şey yani tüm bu kararlar(ımız), hem ekonomik koşullar hem de çevresel sosyolojik psikolojik şartlar itibariyle değişebiliyor.

Turist olmakla yaşamak arasındaki aidiyet ve pişmanlık arayışı

Bazen atalarımızın dediği gibi “parayı veren düdüğü çalabiliyor” “O zaman düşünceleriyle Marx şimdi haklı oldu” Diyebilir miyiz? Gezebilmek, görebilmek güzel şey! Yeni insanlar, yeni lezzetler… Yeni kültürler tanımakta öyle! Kendi gözlemlerimle ifade edecek olursam, turist olmak güzel ama yaşamak -bana göre- ciddi bir karar. Çünkü turist olmak demek bir noktada o bulunduğunuz yerden gidici olmak demek. Bu farkında olmasanız da sizde bir aidiyet duygusunun oluşmasını engellemekte ve birgün gideceğinizi bildiğinizden o yerin daha çok keyfini çıkarmaya çabalamaya itmekte. Herkesin kalbindeki sesi duyabilmem belki mümkün değildir fakat, emin olun duyduklarımı anlayabiliyorum. Sadece sizi ilerde zor koşullar altında bırakacak ve pişmanlık duymanıza sebep olacak kararlar vermemeye gayret gösterin diyebilirim… Hepimizin hayatı kendine sonuçta. Ama net bir şekilde fark ediyorum ki dünyanın birçok yerinde yaşam aynı! Zorluklar aynı! Şikayetler aynı! Bizdeki sarsıcı olan şey, çoğu konuda yalnız bırakılmamız, bir genç olarak, kimilerinin dediği gibi yolun başında biri olarak bunu hissediyor olmak, İşte bu temel sebep ile buradan gidilmek isteniyor. Değer görmemek, her şeyden önemlisi insan olarak saygı duyulmamaktan dolayı… Bir de şu tarafı var ki; terk etmek kolay, ama ayrılık acısı bir tek bunun pişmanlığını yaşayana zor. Maalesef bunu da ancak deneyimleyenler anlayabilir.

Göç, ikilemler ve aydınlık yüzlerin kayboluşu

Dediklerim yanlış ya da yanlı anlaşılmasın, asla öyle bir niyetim yok. Hep dediğim gibi ‘Gezebilmek, görebilmek güzel şey!’ Eğitim almak, bir süre yaşamak… Ama ben nedense -her ne kadar sürekli eleştirip kızsam da- bir tarafı hep yuvasını gözleyenlerdenim sanırım. Orada temelli yaşamak isteyen kadar, benim düşüncem de oldukça normaldir elbette. Başında da dediğim gibi tehlikeli olabilecek sularda yüzüyorum. Çünkü farklılıklarımız var ama işte bu da bizi güzel kılan. Bazen de çekilmez kılan! Her kim ne karar alırsa alsın, ne kadar farklı düşünceler düşünülürse düşünsün, Sanıyorum ki şunda hem fikiriz: “Aydınlık yüz” olarak ifade edilen bizlerin (gençlerin) artık karanlık yolları aydınlatacak ışığı kalmadı…

sudepamukcu
sudepamukcu

Çeşitli sayfalarda İçerik Editörlüğü yapmış olan Pamukçu, Uludağ Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisidir. Haziran 2023'den bu yana Siyah Dergi yazarıdır.

Articles: 11

Leave a Reply