Bir Akşamüstü

Bir Akşamüstü

Bazen hayat bizi yolun ortasında bırakır. Yanımızdan geçen onlarca araba ve yüzlerce insan arasında hissederiz o hazin yalnızlığı. Yol ortasında kalakalmışlığın verdiği o buruk üzüntü bizden bir şeyler götürür. Varoluşun ve yok oluşun getirdiği o garip duyguyu hissederiz kalbimizin derinlerinde. Sonra yağmur yağar, biz yolun ortasındayken. Sağanak yağışlı oluverir gün aniden. Yağmur her yeri yıkasa belki de güzelleşiriz, deriz. Dünyanın kirini pasını temizleyebilir mi aniden yağan bu yağmur? Kafamızı kaldırıp baktığımız gökyüzü yağmurdan başka ne verir bize o anda?

Yürürüz, yürürüz saatler ve sokaklar boyunca

Yıllardır bildiğimiz ve her gün yürüdüğümüz sokaktan geçeriz. Çocukluğumuzun parkı çıkar karşımıza. Anılarımız tespih tanesi gibi dizilir o parka. Yıllar nasıl hızlı geçtiyse anılar da öyle hızlı geçer gözümüzün önünden. İnsan eve yaklaşırken hisseder zamanın nasıl da hızlı kayıp gittiğini. Yolun ortasında kaldıktan sonra aslında günlerin geçmiş olduğunu, yağmurun da gündüzünün ve gecesinin olmadığını anlar ansızın. Koşarız, yetişemeyeceğimizi bile bile hayata. Düşe kalka geçeriz çoğu zaman yolları. Düşeriz, kalkışımız bir daha hiç düşmeyecekmiş gibi güçlü olur. Düşüşleri de ezberleriz bir süre sonra. Bir daha hiç düşmeyeceğimizi zannederiz. Yanılgılarımızı fark etmeden koşarız hep. Yoruluruz, durup dinleniriz duraklarda ve dinleriz hayatı göğe bakarak. Peki ya yorgunluğumuza değer mi bu koşuşlarımız? Koşuştursak da bir yerlere yetişemediğimiz olmadı mı yine de? Oysaki dinlemeli hayatı; çığlıklarını, sevinçlerini, hüzünlerini…

İnsan bir akşamüstü döner evine. Yorgun argın yığılır bir koltuğa. Yolda kalıp o yolları yürüyerek düşüşleri bile ezberlediğini düşünür. Günün sonunda her şeyi öğrendiğini zanneder insan. Oysaki kendini bilmediğini fark etmez hiçbir zaman ve insan en çok kendinden kaçar. Yollar yürür, yeni insanlarla tanışıp konuşur. İlk kez ayak bastığı şehirleri keşfeder. Yalnız kalır bazen, bazen de çok kalabalıklaşır. Koşuşturmaca içerisinde geçer hayat. Çok şey öğrenir her geçen gün. Ama en sessiz ve yalnız olduğu zamanlarda bile aslında kendisiyle olduğunu fark etmez. İnsan ne de az şey bilir öyle… Ama öğrenir zamanla, bir akşamüstü eve dönünce anlar neleri bilmediğini. Öğrenir zamanla, öğrenmeyi de.

Şule Özatar
Şule Özatar
Articles: 8

Leave a Reply