Çeşitli Kültlerde Hayat Ağacı

ÇEŞİTLİ KÜLTLERDE HAYAT AĞACI

Hayat Ağacı bütün kültürlerde, tüm dinlerde, çeşitli uygarlıkların kutsal yazıtlarında karşımıza çıkan ve ölümsüz olduğuna inanılan en önemli kutsal sembollerden biridir. Ezelden ebede ulaştığına inanılan bu ağacın Adem’den önce yer ve gök ilk yaratıldığında var olduğuna inanılır.

İlk olarak Türk mitolojisine baktığımızda bu gösterişli ağacın dallarının gümüş, yapraklarınınsa altın olduğuna inanılır. Bu sonsuzluk ağacının gövdesinden sarı su fışkırır .Bu suyun ab-ı hayat olduğu düşünülür. Hatta insanların atası olan Adem’in ilk olarak bu suyla beslendiğine inanılır. Aynı zamanda bu ağacın Türklerin iyilik tanrısı olan Ülgen Han’a ulaştığını da Türklerin en önemli şölenlerini, cenaze merasimlerini dua ve adaklarını, dini törenlerini ve daha birçok önemli geleneklerini Hayat Ağacı’nın altında gerçekleştirmelerinden anlıyoruz .Yani Hayat Ağacı bir başka deyişle Kainat Ağacı birçok dönemde Tanrı’ya ulaşmakta kutsal yol olarak görülmüştür. Nitekim Türklerin İslamiyet’e geçmeden önceki ağaç inanışının etkisi günümüzde de devam etmektedir. Anadolu’ya bakacak olursak Anadolu’nun birçok yerinde ağaçlara kumaş bağlayıp dilek dileme adeti hala sürmektedir. Aslında şu anda çok bilinçli yapılmasa da buradaki keramet kumaş ya da ağaç değildir. Kumaşın üzerine dilekler yazılıp ağaca bağlandığında dileklerin ağaç aracılığıyla Tanrı Ülgen’e ulaştığına inanılır. İslamiyet’te ise bu ağaç Tuba ağacı olarak geçer. Tuba adı verilen bu ağacın cennette olduğuna inanılır ve iyiliği, dürüstlüğü, güzelliği temsil eder. 

Derin inanış felsefelerini içinde barındıran Hinduizm’e bakacak olursak ,ruhlar tekamülünü tamamlamak için bedenden bedene göç eden kuşlardır. Bu göçmen ruhlar bu kozmik ağacın dallarında yeniden doğuş için beklerler. Bu ağaç yer altı, yeryüzü ve gökyüzü arasında bir köprüdür. Hindularda bu kutsal ağaç Bodhi ağacı olarak geçer. Günümüzde hala bu ağacın tohumlarını Budistler saçlarına ve boyunlarına takarlar. Siddharta Gautama yani Budizm’in kurucusu Buddha aydınlanmasını bu ağacın altında almıştır. Yani Tanrı’ya ulaşmış, onun sevgisiyle bütünleşme konumuna bu ağacın altında erişmiştir .Hindularda Trimurti’yi yani 3 tanrılı ilahi gücü bu ağaç temsil eder. İnanışa göre İlah’ın yaratma gücü olan Tanrı Brahma ağacın kökleri yani yaratım, İlah’ın koruma ve devam ettirme gücü olan Tanrı Vishnu ağacın gövdesi yani yaşadığımız yeryüzü, İlah’ın kötülüğü yok ediş gücü olan Tanrı Shiva ise ağacın dalları yani içimizdeki kötülüğü yendiğimizde ulaştığımız gökyüzü yani cennettir. 

Kainat Ağacı Şamanizm’de de kutsaldır. Şamanlar tüm ayinlerini kutsal saydıkları kayın ağacının altında yaparlar. Hatta bu ağacın yeryüzündeki ruhların yükseliş yolu olduğuna kendilerininse ağaç aracılığıyla göğe yükselip Tanrı’ya ulaştıklarına inanmışlardır. Şamanlar bu ağaca Bay Kayın demişlerdir. Şamanlar kayın ağacının dalıyla kendi davullarını yaparlar ve ibadet esnasında ağacın etrafında dönerler. Ayin sırasında davula her vurduklarında ruhlarının göğe yükseldiğine yani Tanrı’yla bağlantıya geçtiğine bu bağlantı anında ruhlarının Tanrı’dan beslenip kalplerine tanrısal kişilik yerleştiğine inanarak huzur bulurlardı.

Kutsal ağaç kültünün Hristiyanlıkta da izlerini bulmak mümkün. Hristiyanlığın en önemli günlerinden biri olan Noel’i bir ağacın temsil etmesi, kutsal sayılan bu günde bu ağacın süslenmesi altına hediyeler bırakılması bir bakıma Tanrı’nın oğlu olduğuna inanılan Hz.İsa’yı yaşatmaktır. Yani yine ağaç yoluyla Tanrı’ya ulaşmak söz konusudur. 

Aynı şekilde İskandinav halk inanışında bu ağaç evrenin merkezinde bulunduğundan bilge Tanrı Odin ruhların sırlarını öğrenmek için kendini Hayat Ağacı’na 9 gün 9 gece asmış ve hiçbir şey yiyip içmemiştir. 

Geçmişten günümüze tüm halkların mitolojilerinde geçen bu kutsal ağacın Yahudilikte yer altıyla cenneti birleştirdiğine; Mısırlarda ruhların yeniden doğmayı beklemek üzere Kainat Ağacı’nın dallarında oturduğuna; Mayalarda yer altıyla gökyüzü arasında bir köprü olduğuna inanılır. Kırgızların Manas Destanı’nda da geçen bu ağaç Tatarlarda 7 dallı kayın ağacı olarak geçer, Çinlilerde ise 9 köklü 9 dallı ve bu dalların her birinin 9 göğe dokunduğuna inanılan bir ağaç olarak geçer. 

Ağaç kültüne daha derinlerden baktığımızda, ağaç aslında insanın ta kendisidir. Kökleri bizim yaratılışımız, içimizdeki karanlık form, yer altına bağlı olduğumuz yönlerimiz; gövdesi bizim bu dünyadaki yaşantımız, büyümemiz, olgunlaşmamız, evrimleşmemiz; dalları ise ölünce içimizdeki karanlığı yendiğimizde ulaşacağımız gök, cennet, Tanrı. Hayat Ağacı’nın kutsallığı aslında ruhun kutsallığıdır. Yani Hayat Ağacı aslında insan ruhunu temsil eder. Hayat Ağacı’nın 3 alemi bir arada tutması ruhun isterse yer altına, isterse yaşadığı dünyaya , isterse cennete ulaşabilmesini ya da dönüşebilmesini sembolize eder. Ağacın gövdesinin olgunlaşması ruhumuzun Kamil İnsan olmasıdır. Dallarının evrene gezegenlere ulaşması ruhumuzun evrendeki her frekansla bağlantısının olmasıdır. Ağacın Evren’in merkezinde olması demek evreni enerji olarak içimizde taşımamız demektir. Yani insanın evrenin merkezinde olması demektir.

Funda Akyol Çelik
Funda Akyol Çelik
Articles: 5

Leave a Reply