“Gözler; görünmeyeni, bilinmeyeni saklar içinde ve gözler yeri gelir bizi savunmasız bırakır çünkü en derin duygularımızı bile dışa vurur onlar.”
Dışavurumculuğun İzinde: Modigliani’nin Sanatındaki Ruh Hali
Dışavurumculuktan Heykeltraşlığa: Modigliani’nin Sanatında Disiplinler Arası Geçiş
Modigliani ve Jeanne Hebuterne’nin Hayatı
Modigliani genel olarak portreleri ile ünlü bir ressamdır demiştik “Ruhunu görebildiğimde, gözlerini de çizeceğim.” dediği sözüyle daha da bilinir hale gelen ressamımız ruhunu göremediği kişilerin gözlerini portrelerinde çizmezmiş. Zaten portre eserlerine baktığımızda da gözlerini resmetmediği açıkça görünen eserler bolca mevcut. Şimdi biraz daha özel hayatına değinecek olursak söze şöyle başlayalım. Modigliani Fransa’da yaşadığı dönemlerde kişilerin portrelerini yaparmış ve bir gün yine portre için gittiği yerde 19 yaşında, güzel sanatlarda okuyan bir kızla tanışmış, kızın portresini yapan ressamımız çok kısa süre içinde âşık oluvermiş kızımıza. Jeanne Hebuterne adındaki bu kızımızın portresi de Modigliani’nin eserleri arasında yer edinmiştir kendisine. Katolik bir aileye sahip olan Hebuterne’nin ailesi, Musevi olduğu için Modigliani ile ilişkilerine şiddetle karşı çıkmıştır. Tabi iki aşık ailelerinin bu tutumlarına pek de kulak asmayıp birlikte yaşamaya başlamış. Nü’leri ile bilinen ressamımız, sevgilisinden de aldığı ilhamlar ile onu çok daha bilinir hale getiren portrelere işte o zamanlarda daha da yoğunlaşır. Kısa ama birbirilerine çok şey katan bir birliktelikleri olmuştur çünkü henüz Jeanne hamileyken, çocukluğunda yakalandığı o tifüs Modigliani’nin peşini bırakmamış ve tekrar karşısına çıkmış. En sonunda da çocuğuna kavuşamadan veda etmişti kısacık ama bir o kadar da dolu geçen hayatına.
Modigliani’nin Portrelerindeki Anlam ve İfade
Peki gelelim portrelerinde karşımıza çıkan gözler mevzusuna. Yukarıda dediğim üzere portrelere yoğunlaşan ressamımız, ölmeden önce sayısız güzel ve eşsiz portre hediye etmişti sanat dünyasına. Ne ilginç değil mi ruhlarını göremediği insanların gözlerini çizmemesi? Belki de ruhun en derinlerinde hissedebildiğimiz şeyleri dahi, gözlerimizin içinde saklayabilmemizden gelmiştir bu düşüncesi, kim bilir? Gözler; görünmeyeni, bilinmeyeni saklar içinde ve gözler yeri gelir bizi savunmasız bırakır çünkü en derin duygularımızı bile dışa vurur onlar. Modigliani de gözler olmadan ruhları görmek istedi belki de ve öyle çizmek istedi onları. Bu yüzden çizdiği hemen hemen her portre, gözleri eksik bir ruhun dışavurumudur belki de.
Yorum yaz