Gülüşlerimiz ve Gidişlerimiz

Gülüşlerimiz ve Gidişlerimiz

Hayata gülümsemeyi öğrenmek gerekiyor. En son ne zaman hayata gülümsediniz? En son ne zaman uçan kuşun özgürlüğüne bakarak huzurla doldunuz? Mesela hiç parkta koşuşan çocukların kahkahasıyla neşelendiniz mi? Hayatı durup dinlemeyi bilmiyoruz. Modern zamanın ve hayatın getirdiği bu hıza yetişmeye çalışıyoruz. Öyle hızlıyız ki duymuyoruz, görmüyoruz. Oysaki hayat bin bir güzelliğini her daim sunuyor bize. Bazen hıza yetişemeyip düşüyoruz, düştüğümüz yerden izliyoruz dünyayı kısa süreli de olsa. Hayatın yerden görünüşü çok da farklı değil ama bakış açısı katıyor her düşüş. Yeni bir şeyler öğreniyoruz her düşüşte. Yolları ezberliyoruz ve bazen de düşüşleri… Biliyoruz her yolun ayrı ayrı düşüşleri var ama düşmek de güzel. İnişi ve çokça çıkışları olacak hayatın. Düşmeden ayağa kalkmak olur mu? Ve inmeden çıkmak bir dağı? Umut terk eder bazen kalbimizi, ruhumuzu.

Kitaplar okuruz, şarkıya çok da gitmeyen sesimizle şarkılar söyleriz. Bir parkın bankında oturarak kuşların cıvıltısından neşelenmeye çalışırız. İlk kez gördüğümüz ve bir daha göremeyeceğimiz bir insanla tanışırız. Hayat bazen iyisiyle kötüsüyle yaklaşır bize. İçimizde var olan ama bizim bile fark etmediğimiz umutları çıkarmak için eşlik eder şarkımıza. Şarkılar söyleriz. Biraz umut biraz hüzünle karıştırırız zihnimizi. Güzel günlere yaklaştığımızı hissederiz kimi zaman. Bazen de güzel günlerin geride kaldığını fark ederiz. Tatlı ama aynı zamanda hüzünlü bir tebessümle devam ederiz yine yaşamaya. Yetmişler şarkıları çalar kafamızın radyosunda. Hemen sonra yirmi birinci yüzyıl esintileri gelir.

Hayat güzeldir, güzel demeyi bilene. Gülümsemeyi öğrenmek bile çok değiştiriyor hayatımızı. Sokakta gördüğümüz kediye gülümsemek bile huzur veriyor. Kedi anlamasa bile ben gülümsedim diyerek devam ediyorsunuz yola. Gün boyu çok çalışıp yorulmuş olan esnaf amcalara kolay gelsin derken keşfediyorsunuz hayatı bir kez daha. Öyle harikulade bir şeyler aramaya gerek yok ki. Ufak detaylarda güzel hayat. Ruhumuz ayırt etmiyor küçükmüş büyükmüş diyerek. Mutluluğu ve umudu fark ettiği an iyi oluyor onun için. Aslında hepimizin eksiği görmek gibi. Belki de hepimiz körlüğün merkezindeyizdir. Etrafı görememek değil bizimki. Hayatın ışığını hissetmiyoruz, görmüyoruz. Oysaki hayat var olan bütün ışıklarını yakmış bizi bekliyor. Kelebek misali uçmamızı bekleyen bir hayat var önümüzde. İyi kötü engeller olacak. Ama biz uçacağız. Güzel günler kendisi gelemiyormuş. Bizim gitmemiz gerekiyormuş. Bekler misin bizi hayat? Yanıma almam gereken çok insan var. Aslında herkesi getirmek istiyorum sana.

Bilmiyorum, herkes beni dinleyip de gelir mi ama ben hep anlatmaya devam edeceğim seni. Çünkü körlükten çıkarak sana gelmemiz gerekiyor. Herkesin mutsuz olduğu bu kısa ömrümüzde insanların gözlerinin ışığını yakmak istemek çok da fazla değildir herhalde? Turgut Uyar’ın ‘Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum, hiçbirinizle dövüşemem ’dediği yerdeyim sanki. Benim bir gizli bildiğim var evet. İzin verirseniz size de anlatacağım. Hep birlikte hayatın güzel olduğu yerlere uçacağız. İstiyorum ki her şeyin güzel oluşundan ziyade umuda açtığımız yelkenler ve içindeki insanlar güzel olsun. Gülümsemeyi öğrenelim, her şeye. Ve olabilecek her kötü şeye rağmen. Uçmayı öğrenmek de gerekiyor tabii. Kuşlarla dost olduk onların şarkısına gülümsemeyi öğrendiğimiz zamanlarda. Onlar bize öğretir uçmayı. Her şeyi halletmeyi de öğreneceğiz bir şekilde. Güzellikler yolumuza dizilecek biliyorum. Gelir misiniz benimle?

Şule Özatar
Şule Özatar
Articles: 8

Leave a Reply