Duygu ve düşünceleri ifade edebilmek ne müthiş şey! Bu duyguları yazı yoluyla ifade edip, hem kendi çağındaki insanların okumasını sağlamak hem de kendileri bu dünyadan göçse bile bugün hâlâ isimlerini anıp, yazılarını büyük zevkle okuduğumuz yazarları bilmek, onların eserlerini okumuş olmak daha da müthiş bir şey. Ama gelin görün ki edebiyat dünyasında her şey pek de kolay gerçekleşmedi. Peki, Pseudonym ne demek? Gelin daha detaylı anlatayım…
Pseudonym yani takma ad kullanımı geçtiğimiz yüzyıllarda yazarlar tarafından sıkça kullanılan bir yöntemdir. Peki ama Pseudonym ne demek? Gelin Pseudonym ne demektir ve bunun Türkçe anlamına beraber bakalım…
PSEUDONYM NE DEMEK?
Elbette hepimizin bildiği üzere yazıları yazan birileri var peki ama gördüğümüz isimler her zaman onlara mı aitti? Değil tabi ki ve bugüne kadar pek çok farklı sebepten ötürü çok ünlü yazarlar takma isimler kullanmak istemiş hatta kimisi takma isimler kullanmak ve isimlerini gizlemek durumunda kalmıştır. Özellikle kadın yazarlar belli dönemlerde adını duyuramamış, çok güzel eserler yazmış fakat dönemin kadına bakış açısından dolayı hiçbir yayımcıya yazılarını yayımlatamamıştır… Ne acı değil mi? Tam da bu noktada kadınlar vazgeçmemiş ve yazılarını yayımlatabilmek için kendilerine erkek takma isimler takmış ve yazılarını ancak bu şekilde bastırtıp, yüzyıllar geçse de şu an eserlerini okutmayı başarmışlardır.
Kimi yazarımız az önce bahsettiğim üzere kadın oldukları için yazdığı eserlerini yayımlatamamış ve takma ad kullanarak belki geçici ve pek de memnun olmadıkları bir yöntem ile yayımlatmayı daha sonrasında başarmışlardır. Ama biz her zaman isimleri ne olursa olsun onların gerçek benliklerini görüp, onları isimleri ile değil de eserleri ile anacağız. Ve evet bir diğer takma isim kullanılma sebeplerinden biri de yazarların yazılarının çok okunmayacağını ve çok bilinmeyeceğini düşünerek kendilerini başka bir isimle gizlemeyi tercih etmesinden doğmuştur. Ama ne gariptir ki öyle düşünüp de takma isimle yazmayı tercih eden yazarlar yüzlerce yıl geçmesine rağmen büyük bir zevkle okunmaya devam ediyor. Bu genel bilgilerin ışığında biraz da hangi yazarlar hangi takma adlar ile anılıyor ve neden bu takma adları seçtiler ona bakalım.
TAKMA AD KULLANAN YAZARLAR: MARY WESTMACOTT – AGATHA CHRISTIE
Dünyanın en tanınmış polisiye yazarlarından biri olan Agatha Christie tüm eserlerinde olmasa da birçok eserini Mary Westmacott takma adı ile yayımlatmıştır. Agatha ismi ile daha çok polisiye romanlarını yazan Christie, Mary ismi ile de daha çok bir kadın olarak üzerindeki baskının derinlemesine ve içten cevaplarını içeren eserler ortaya çıkarmıştır. Belki daha derin ve ciddi konuları başka birinin adı altında yazabilmek, onu daha özgür hissettirmiş ve bir o kadar da özgün eserler ortaya çıkarmasını sağlamıştır. Dev Ekmeği, Sensiz bir İlkbahar, Bitmemiş Portre ve daha birçok eseri Mary Westmacott ismi ile bilinmiştir ama tabi ki Agatha Christie ismi her zaman daha önde olmuştur.
CURRER, ELLIS VE ACTON BELL – CHARLOTTE, EMILY, ANNE BRÖNTE
Muazzam kız kardeşler Brönte’ler… 19. Yüzyıl Viktorya döneminde yaşamış olan bu kız kardeşlerin hepsi birbirinden yetenekli ve başarılı yazarlardır. Ama gelin görün ki Viktorya çağının kadına bakış açısı rezalet bir halde iken ataerkil toplumun önüne çıkardığı engeller ile karşılaşan bu kardeşler kendi isimleri ile kendi yazdıkları kitapları yayımlatamamıştır. Tüm bu olumsuzluklara karşı dik duran bu cesur kadınlar, yazılarını takma ad ile de olsa yayımlatmayı başarabilmiştir. Şimdi gelin önce Currer yani Charlotte Brönte’ye daha yakından bakalım. Şu an çoğu edebiyat severin bildiği ve okuduğu Jane Eyre kitabı öncesinde Currer Bell takma ismiyle basıldı çünkü bir kadının yazı yazması ve bir kadının“sözde kadınlara bahşedilmiş görevler” dışında böylesine yenilikçi bir şey ortaya çıkarması muhtemelen o dönemde erkekleri çok korkutmuştur. Bir diğer kardeşimiz olan Ellis yani Emily Brönte’ye bakalım şimdi de. Yine aynı dönemde yaşamış ve tüm zorluklara onun da şahit olmuş olduğu o dönemde Ellis Bell takma adını kullanarak günümüzde de geçmişte de çok okunan ve çok değerli bir kitap olan Uğultulu Tepeleri yazmış ve bastırmayı başarmıştır. Son kardeşimiz olan Anne ise Acton Bell ismi ile Agnes Grey adlı eserini biz edebiyat severlerle buluşturan ve en genç yaşta ölen kardeş olmuştur. En nihayetinde görüyoruz ki kadınlara bakışın çok kötü olduğu dönemde hiç destek almadan, tek destekçilerinin birbirleri olduğu zamanda erkek takma adları altında eserlerini bastırabilmeyi başarmış ve bizlere okunmaya değer eserler bırakmışlardır.
GEORGE ELIOT – MARY ANN EVANS
Yine bir erkek adı altında yazılarını yazıp, yayımlatmayı başarmış harika kadın Mary Ann Evans… Brönte kardeşler gibi Viktorya döneminde yaşamış ve tüm o çağa kafa tutup, İngiltere’de çok başarılı ve ünlü bir yazar olmayı başarmış olan yazarımız, George Eliot takma adıyla birçok güzel eserini yayımlatmıştır. Kadınların pek de ciddiye alınmadığı o dönemde -üzülerek söylüyorum- o da kendi ismini değil de takma adını kullanmıştır. Fakat unutmamamız gereken bir şey var ki onu okuyan herkes bu güzel eserlerin esasında kime ait olduğunun bilincindedir. Middlemarch, Kıyıdaki Değirmen ve daha birkaç eseri George Eliot adı altında yazılmış olsa da hepimiz onları yazanın kim olduğunu biliyoruz.
Kadınların sesini duyuramadığı dönemlerde bile ne yapıp edip, kitapları ve yazdıkları ile sadece kendi dönemlerindeki değil, onların eserlerini okuyup şu an hala onlardan güç alan bizlere de ışık ve yol gösterici olan bu eşsiz yazarlar her zaman okunmaya ve anılmaya devam edecektir…
Yorum yaz