Reptile film yorumu: Reptile filmi, konusu ve sırrı!

Güzel bir film ile karşınızdayım sevgili Siyah Dergi okuyucuları! Yayınlandığı günden itibaren ilgimi çeken ve “Şöyle rahat, boş bir an bulsam da izlesem” dediğim bir film olan “Reptile” filmini bugün konuşacağız. İşte Reptile film yorumu, konusu ve daha fazlası…

Reptile filmi eleştirmenlerin beğenmemesine rağmen seyirciler tarafından beğenilen sayılı filmlerden biri. Öyle ki eleştiri toplama platformu Rotten Tomatoes’ta, film yalnızca 42 puan alabilmişken, aynı sitedeki izleyici değerlendirmesi 77 üzerinden olmuştur. Bugünkü film inceleme yazımızda ise Reptile film yorumuna ve konusuna değineceğiz…

REPTILE FİLMİ KONUSU

Justin Timberlake’in başrollerini paylaştığı Will karakteri, başarılı bir emlakçıdır. Güzel giden de bir birlikteliği vardır fakat, ekranı açtığınız andan itibaren partneri Summer’a göre bir sorun olduğu dikkatinizi çekiyor. İzleyiciler olarak bizler, Summer’ın iç dünyasının karmaşasını, ilişkisine yansıttığı olumsuz durumun sebebini anlamaya çalışırken bir anda yaşanan cinayet ile odağımız bu sefer “kim ve neden” sorularına cevap aramaya yöneliyor. Summer’ın göstermekten korktuğu karanlık dünyası… Eski kocası mı? Beraber olduğu yeni sevgilisi mi? Ya da.. Bir başkası mı? Yaşamaya başladıkları bu yeni evin soğuk ve ürkütücü yapısı ilerleyen dakikalarda olacakların habercisi niteliğinde sanki. 

REPTILE FİLM YORUMU

Hayat arkadaşı olmasını istediği kadını yitirmenin acısını, şokunu, tuhaf gelen sakinlik ve boşvermişlik hissini Will karakterini canlandıran Justin Timberlake’in oyunculuğunda oldukça iyi görüyoruz. Kendisi müzik kariyerinin dışında da zaman geçtikçe daha iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlar nitelikte işlere dahil oluyor ve karakteri bir pelerin gibi üstüne giyiyor.

Film ilerledikçe yaşanan bu trajik olayın ardından çiftin hayatına daha yakından tanık oluyoruz. Aynı zamanda odaklanmamız gereken bir nokta daha var ki o da bu suçu araştıran dedektifin bakış açısı, suçu çözmek için sarfettiği çaba. Ama bir taraftan da filmin içinde sadece bir dedektif olarak var olmaması. Hem bir eş, hem bir arkadaş olarak da onu tanıyabiliyor oluşumuz. Kişisel olarak fark ettiğim bir nokta, dedektif hakkında hep insanın içine bırakılan bir kuşku olduğu. 

MERAKIN VE ŞÜPHENİN İÇİNDE GEÇEN 2.5 SAAT

Genel olarak filmin yakalamak istediği havanın da bu olduğu kanısındayım. Belirsiz bir olayın ardından gelen her şey ve herkesten şüphe etme hissini seyirciye yerleştirmek ve bu merakla 2 buçuk saatini filme tam anlamıyla bağlı kalarak geçirtme durumu/fikri. Ve aralarda yapılan kelime oyunlarıyla sahne geçişlerini “kara komik” demek doğru bir tabir olur mu bilememekle birlikte biraz o tatta olduğunu ve güldürdüğünü bu şekilde de filme renk kattığını düşünüyorum.

Ses geçişleri, görsellik ve karakterlerin duygu durumu arasındaki bağlantı oldukça güzel ilişkilendirilmiş. Tüm bunların ardındaki gerilim hissi ise sizi tedirgin ederek dikkatinizi daha da filmin üstüne çekiyor. Normal bir cinayet/dedektif filminin aksine daha yavaş akan, daha psikolojik ögelerin ağır bastığı daha çok karakterler üzerinden dönen bir film olduğu yorumunu yapabilirim. Genellikle bu tarz içeriklerde dedektifin hayatının, mental geçişlerinin nasıl olduğuna pek dikkat çekilmez fakat burada süreci oldukça objektif olarak görebiliyoruz. Bu da hem dedektif hem de yaşanan cinayetteki kurbanın yakınlarına da görüp empati yapabilme fırsatı yakalamış oluyoruz.

SIRADIŞI BİR CİNAYET HİKAYESİNDE KAYBOLMAK

Tüm film boyunca kafanızda olacak tek soru “Acaba kim yaptı?” oluyor. Filmde karşınıza çıkan her karakterin bir karanlık tarafı olduğunu hissettiğinizde, herkesin her şeyi yapabilir hissine kapılıyorsunuz. Çevresinde olan, onu bu zamana kadar mutlu eden her şeyi sorgulayan bir adam. Bazen bir vakâ gelir ve seni içine çeker. Tüm gücünle çözmek için savaşırsın ama seni çevrene karşı yabancılaştırır.

REPTILE FİLMİ NE ANLATIYOR?

Bu hemen hemen çoğu dizi ve filmde gördüğümüz türden bir durum, nedense düşünmeden edemedim; sizce gerçekten böyle mi oluyordur? Kişisel olarak filmden çok dizi izlemeyi seven biriyim. Kolay kolay film seçemem, genellikle açıklama kısmındaki 2 cümle beni kendine çekerse izlerim (birçoğumuz gibi). Grant Singer’in yönettiği filmi de tabii ki o iki cümleden etkilenerek açsam da umduğumdan fazlasını buldum. Yönetmen olarak kendisiyle de tanışma filmim oldu.

Yazımı tamamladıktan sonra diğer filmlerini incelemek ilk işim. Yani siz bu yazıyı okurken, ben çoktan Grant Singer’in gözünden yeni bir maceraya dalmış olacağım. Ayrıca küçük bir not düşecek olursam; “eldeğmeden açılan musluk detayının son sahnedeki göndermesi” çok tatlıydı ve manâlıydı. Sözlerimi sonlandırma zamanı gelmişse, 2 buçuk saatlik bu gerilim/polisiye temalı filmi kaçırmadan Netflix üzerinden izleyin derim. Kendisi şu an zaten Top 10 içerisinde başarısını koruyor. Ben de kendisine 5/5 yıldız veriyorum. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler!

sudepamukcu
sudepamukcu

Çeşitli sayfalarda İçerik Editörlüğü yapmış olan Pamukçu, Uludağ Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisidir. Haziran 2023'den bu yana Siyah Dergi yazarıdır.

Articles: 11

Leave a Reply