Merhaba okumayı ve keşfetmeyi seven kıymetli insanlar. Bu dönemde kıymetimiz bilinmemekle beraber, bir de bir bölük insan topluluğu olarak kaldık. Değil mi? O zaman biz de üzerimize düşeni yapalım ve bugünkü içeriğimize bakalım. Gelin Freud’un “Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir” kitabı konusu, alıntıları ve yorumuna beraber bakalım…
Freud’u anlamak için okunabilecek, psikoloji bilgilerini öz olarak sunan, tazeleme amacına hizmet eden işlevsel bir kitap olarak karşımıza çıkıyor “Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir”. Dil olarak sade ve anlaşılır bir yapıya sahip. İşte “Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir” kitabı konusu ve incelemesi…
“HER İNSAN GÖRDÜĞÜ RÜYANIN TABİRİDİR” KİTABINDAKİ İNANÇ TARTIŞMASI
Birkaç ay önce hatırlarsanız burada Carl Gustav Yung’u tanımış ve görüşlerini tartışmıştık. (Yani ben yazmış, sizlerde okurken düşünmüştünüz diyelim☺) O kitabı okuduğum dönemlerde hemen arkasında bugün burada tartışacağımız -başlıktan da gördüğünüz üzere- Sigmund Freud’un bu kitabını da okumuştum. Aynı şekilde bu kitabı da okurken elimden kalem düşmemiş ve sayfaların kenarlarına hep notlar almıştım.
Şimdi ise düşündüm ki bu notlara dönüp bir bakma zamanı geldi ve geçiyor.. Sizce? Freud, psikoloji bilimi için çok kıymetli fikirler ve girişimlerde bulunmuşsa da ondaki bu “görüşlerine sorgulamadan bağlılık” isteğini kabullenemediğimden açıkçası biraz geri planda tutuyordum kendisini. Ama tabi ki bu demek değil ki, kendisini ve fikirlerini merak etmiyorum.
GÖRÜŞ, İNANÇ VE TOPLUM: BİREYİN. KONUMU VE TOPLUMSAL BAĞLILIK
Her insan bir görüşe, inanca sahip olmalı, olmalı ki kendini toplum içinde bir konuma koyabilsin. Eğer koyamazsa (burada bir parantez açarak ifade etmek gerekir ki; toplumların geçmişten gelen bir işleyişi vardır. Birbirlerine inanç, gelenek ve kültür ile bağlıdırlar. Bakınız hâlâ daha ilk insanların bir inanç bağlamında birarada bulunduğunu söyleyebiliriz.Arkeologların da bu anlamda yaptıkları araştırmalar söylediklerimi kanıtlar nitelikte. Velhasıl bu üç özellikte insana toplum içerisinde göremediği bazı kurallar ve normlar içerisinde yaşamalarını sağlar. Tekrar ederek söylemekte fayda var, birarada ve bir düzen içerisinde barınmaları için var olmuştur bunlar. Ama tabiki de bu demek değildir ki eleştirilemez. Hayır tam aksine gayette eleştirebiliriz.Anlamak için.) içinde yaşadığı toplumdan yabancılaşması an meselesi olmakla beraber hem de toplum içerisinde bir yaprak misali oradan oraya sürüklenmek de kaderi olur.
FARKLI PERSPEKTİFLERLE ZENGİNLEŞEN BİR OKUMA DENEYİMİ
Maalesef ki toplumun olası gelen yapısı bu, inanıp inanmamak sizlere kalmış. Kitaba dönecek olursak Destek yayınlarının bu şekilde farklı alanlardan birçok farklı isme ve görüşlerine yer veren birbirinden bağımsız seri kitaplar yayımlamaları benim oldukça hoşuma gitti. Bilirsiniz ki bu tarz kitaplar -akademik okumalar yapan biri olarak- itiraf etmek gerekirse biraz sıkıcı. Hatta sıkıcı olmaktan ziyade fazla sayfalara sahip olmasıyla oldukça göz korkutucu.
İşte bu şekilde daha kısaltılmış ve deyim yerindeyse süzgeçten geçirilmiş olması konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen biri için merakını gidermek adına oldukça ideal olduğu kanısındayım. Hadi gelin hep birlikte kitaba bakalım: Öncelikle kitap 72 sayfa olmakla birlikte kısa kısa 10 ayrı bölüme sahip. Kim olduğu, çocukluk, cinsellik, toplum, id-ego-süperego üçlemesi gibi birçok önemli konuya kitap içerisinde yer verilmiş.
ATEİST BİR BAKIŞ AÇISINDAN FREUD’UN İNANÇ ANALİZİ
Bugün burada ben ise, sizlerle kendisinin inanç hakkındaki bakış açısını yorumlayacağım. Öncelikle Freud büyük bir Ateisttir. Bunun en büyük sebebini akla duyduğu bağlılık ve nesnelliğe verdiği önemle kısaca açıklayabiliriz. Metinden alıntılar ile devam edecek olursam: “Dinin psikolojik işleyişi Freud’un en çok ilgilendiği kısımdı:Kişi, dinsel ritüellerin kendisini içten gelen taşkın arzulardan koruyacağını ve böyle davranan bir grup içinde yer almasının kendisini güvende tutacağını düşünüyordu.
Bir diğer husus ise, ölümden sonra vaat edilen yaşamdı. Bu, hem ölüm korkusunu azaltıyor hem de içgüdüsel arzularını baskılayan kişinin ölümden sonra ödüllendirileceğini söylüyordu. Sonsuz ve güzel bir yaşam için paha biçilmez bir fırsattı bu.” “Freud, dinsel düşüncelerin en eski ve ilkel ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir yanılsama olduğunu ve insanların eninde sonunda dini terk edeceğini ve aklın yeniden üstün geleceğini düşünüyordu.”
Burada bir örneğini ele aldığımız alıntısına -temel olarak- rasyonel açıdan baktığımda; evet, Freud’un din ve Tanrı hakkında söylediği şeyleri bir mantık çerçevesinde oturtabildiğim için kabul edebiliyorum/anlayabiliyorum. Fakat, kendisinin ortaya attığı tüm bu fikirlerin aslında kendi içinde girmiş olduğu bir Tanrı arayışının sebebi olduğunu düşünüyorum.
FREUD’UN RASYONALİTE VE İNANÇ İRONİSİ: PSİKOLOJİ, TANRI, VE İNSANIN DERİNLİKLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Bununla birlikte kendisi oldukça bilimist biri. Rasyonalitenin getirdiği aklı, deney- gözlem ve açıklanabilirlikle gelenekten kurtarmaya oldukça kararlı “ İnsanlar her zaman gerçekçi olmak için uğraşmak ve dünyayı nesnel olarak görmek zorundadırlar.” Bu tek fakat oldukça etkili olan alıntı ile de rasyonel kimliğinin ne kadar katı sınırlarla çevrili olduğunu anlayabiliriz. Tüm bunların karşısında Tanrı anlayışı ise hangi dine mensup olursanız olun gelenek ile bütünleşmiş, bir noktada açıklanamayan çünkü bu dünyada fani ve gelip geçici kusurlu bir varlık olan insanın aklının alamayacağı, yüreğinden hissetmesi gereken bir inançtır. Ruhun varlığını tanımayan/önceliğine almayan bir (pozitivist) bilimin tabi ki de göremediği, dokunamadığı bir noktada anlayamadığı bir şeyi kabul edebilmesi pek söz konusu değildir. İşin ironik tarafı ise Freud, psikolojinin babası olarak çalışma hayatı boyunca en büyük işlerinden biri olan psikanaliz (ruh çözümü) ile uğraşmıştır. “ Kendi içine dal! Ruhunun derinliklerine in! Kendini tanı!” Son olarak ise kendisi hakkında beni en şaşırtan şeylerden biri de topluma beklediğimden çok daha fazla değer atfederek kendi araştırma ve inceleme konusu hakine getirmiş olmasıdır. Daha çok bireysel bir psikoloji ile ün salmış, tanınmış olması beni ve belki de benim gibi sizleri de yanılgıya düşürmüş olabilir diyerek sözlerimi burada sonlandırıyorum ve buraya kadar gelip okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Gelecek yazılarda görüşmek üzere.. “Yaşamın büyük bir değeri yoktur, fakat ondan başka bir şeyimiz de yoktur.”
Tebrikler