Haberler

Şeytan ile Empati Kurabilir Miyiz? Fallen Angel Tablosu Üzerine

Paylaş
Paylaş

Şeytan ile Empati Kurabilir Miyiz? Fallen Angel Tablosu Üzerine

 

Kötülük kavramı, aslında o kadar da yok edilmemesi gereken bir şey mi? Gerçekten bu kavramı insanoğlu, Şeytan’ın kendisinden mi öğrendi? Ya insanları kötülük yapmaya iten kibir, nefret ve kıskançlık duyguları, sandığımız gibi Şeytan tarafından bize verilmemiş ve aslında iyilik kavramının devam etmesi için Tanrı tarafından yaratılmışsa?  Hatta birçok dini kitapta söylendiği gibi Şeytan tamamen Tanrı’nın isteği ile isyan ettiyse. Burada da akıllara şu soru geliyor; Tanrı, kötülüğü kendisi yaratmasına rağmen neden Şeytan’ı ve kötülük yolunda gidenleri cezalandırır?  Bilerek ve isteyerek insanoğlunu böyle bir oyunun içine sokmak, insanı düşündürmeye başlayan bir durum değil midir? Yoksa Tanrı, o kadar da merhametli ve iyilik dolu değil mi?

İnsanlık, tüm bu sorulara yüzyıllardır bir cevap bulmaya çalışır. Bu cevapları bulma yolunda da birçok bilim dalı ortaya çıkar. Birçok filozof, bilim adamı bu konu üzerine düşünür, çalışmalar yapar ama kesin bir sonuca kimse varamaz. Uzun yıllar boyunca da bulunabilecek bir şey de değildir bu cevaplar. Dünya ömrü boyunca da bir bilinmez olarak kalacağı kesindir.

Tüm bu belirsizliğe rağmen kimse Şeytan ve kötülük kavramı üzerine düşünmeyi bırakmaz. Her yüzyılda sanatçılar düşüncelerini aktardıkları eserler verir, filozoflar üzerine düşünüp fikir geliştirir.  Kimileri Şeytan ile empati kurup kötülüğün bir bakıma Tanrı’dan geldiğini söyler, kimileri ise bu fikre tamamen karşı çıkıp üstüne empati kuranları da cezalandırır. Bu cezalandırmaya maruz kalan bir sanatçı da Şeytan üzerine derin düşüncelere dalmamızı ve onunla empati kurmamızı sağlayan Fallen Angel tablosunun yaratıcısı Alexandre Cabanel’dir.

Alexandre Cabanel, Ressam

Henüz on yedi yaşındayken Paris’teki Ecole des Beaux-Arts’a girmesi, Alexandre Cabanel’in ne kadar başarılı bir ressam olduğunun göstergesi. Öyle ki mitolojik, dini, tarihi ve edebi konularda eserler veren ünlü ressam, Paris Salonu’nda bir sembol haline gelmiş. Ancak öğrencilik yıllarında yapmış olduğu Fallen Angel tablosu, tüm sanat çevresinden büyük bir tepki toplamış. Çünkü o dönemde hiçbir öğrenci Şeytan’ı resmetmeye cüret edemezmiş. Üzerine bu eseri inceleyen akademisyenler, başarılı ressamı “Teknik ressamlık belirsiz, icra yetersiz.” diyerek eleştirmiş.  Yaptığı tablolar için her zaman bu eleştirileri duyan Cabanel ise akademisyenleri geri kafalılıkla suçlamış ve Fallen Angel tablosu da yıllarca kabul edilmemiş.

Fallen Angel Tablosu

Bu güzel tablo kabul görmese de Cabanel, Şeytan’ın kırgınlığını, üzüntüsünü ve aynı zamanda duyduğu nefreti çok iyi bir şekilde yansıtabilmiş. Üzerine ressam, Lucifer’in bakışlarından bile birden fazla psikolojik çıkarım yapmamızı sağlamış. Ağlayan bakışlarından kırgınlık, öfke, hayal kırıklığı, ego ve dışlanmışlığın verdiği üzüntü rahatlıkla hissedilebiliyor.  Hem babası tarafından azarlanmış ve dışlanmış bir çocuğun kırgınlığı hem de intikam almaya yeminli ve hırslı biri görülüyor. Kolları yüzünün neredeyse tamamını kapatsa da gözleri bize her duyguyu detaylı olarak anlatıyor. Aslında Alexandre Cabanel’in, bu tablo ile enstitüye olan kırgınlığını yansıttığını söylersek doğru bir çıkarım yapmış oluruz. Lucifer’in yüzündeki değersizleştirilmekten ve anlaşılamamaktan kaynaklanan acı, bir nevi Cabanel’in yıllarca hissettiği duyguların yansıması olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, düşmüş melek Lucifer’i, aslında akademiye başkaldırmış ve dışlanmış olan Cabanel olarak düşünebiliriz.

Cabanel yanında insanlık olarak bizi de yansıtıyor bu tablo. Hatta Lucifer ile empati yapmaya itiyor. Hepimiz ailemizle kavga ettiğimizde böylesine öfkeli, bizi dinlemedikleri için böylesine kırgın ve bir yandan da üzgün değil miyiz? O anın öfkesi ile ailemizin yaptıklarının intikamını alacağımızı düşünmez miyiz? Üzerine o yapılan kavgalar sonucu içimizde oluşan kırgınlıklar asla geçmez. Her zaman orada, kalbimizin bir köşesinde durur ve zaman geçtikçe de tamir edemeyeceğimiz büyük yaralara dönüşür.

Aslında kötülüğün sebebi olarak görülen Lucifer ile ne kadar da benzer yönümüz var. Biz de onun gibi nefret edebiliyoruz, onun kadar intikam duygusu ile yanıp tutuşabiliyoruz. Onun kendisini aşağıda görmek istemediği için Tanrı’ya karşı çıkması gibi biz de kendimiz olmak ve bizi birey olarak kabul ettirmek için ailemiz ile çatışmıyor muyuz? Tüm bu benzerlikler ile aslında Şeytan ile ne kadar da ortak yönümüz olduğunu görebiliyoruz. Belki bu kadar ortak yönümüz olmasının nedeni Şeytan’ın veya Lucifer’in insanlığa kötülük getirmesi değil, tamamen bizim uydurduğumuz bir varlık olmasından dolayıdır. Belki de insanlık olarak kendi kötü duygularımıza ve davranışlarımıza bir kılıf uydurmak, başka bir varlığa kendi suçumuzu yüklemek için yarattığımız hayali bir karakterdir. Belki de başka bir şey oluyordur; Şeytan, bizim içimizde hali hazırda olan en derin arzularımızı çıkartıyordur.

 

Paylaş

Yorum yaz

Bir yanıt yazın

İlgili içerikler
Kılıç dişli kedi yavrusu
Haberler

Sibirya’nın donmuş topraklarında 31 bin 800 yıllık kılıç dişli kedi yavrusu bulundu

Pleistosen Dönemi’nin şaşırtıcı kalıntıları bilim dünyasını aydınlatıyor.  Sibirya’nın soğuk çöllerinde günümüzden tam...

Haberler

Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında hayatını kaybetti

Türkiye’nin ilk kadın Sümeroloji çalışmalarını yapan Muazzez İlmiye Çığ, 110 yaşında hayatını...

Haberler

Hayvanlar yaşlandıkça daha az sosyalleşiyor

16 farklı çalışmanın analizinden oluşan araştırma kapsamında, doğadaki yaşlanma ve sosyal ilişkiler...

Haberler

Jamie Bond’a ihtiyacımız yok!

Jenna Ortega, “Kadın karakterler için kendi serilerimizi yaratmalıyız” diyor. Jenna Ortega, kadın...