Silsileler İçinden Çıkmaz Bir Sokak

Silsileler İçinden Çıkmaz Bir Sokak

Albert Gleizes, “Portrait de l’éditeur Eugène Figuière”, 1913

“Hayat, hayat, hayat… Karmaşıklığına bir türlü aklımızın ermediği olaylar silsilesi. Sahi nedir hayat? Yaşamak uğruna verdiğimiz hayatta kalma çabaları mı, yoksa hayatta kalmak uğruna verdiğimiz yaşam mücadelesi mi? İşte size hayat kadar karışık bir kelime bütünlüğü.

Hayat boyu peşimizi bırakmayan bu karışıklık ve kargaşa içinde biz ne yaparız peki? Nereye yöneliriz, hangi tarafı seçeriz ilerlemek için? Aynı bir ayçiçeğinin güneş açtığı zaman kafasını kaldırıp umut dolu bir şekilde güneşe dönmesi gibi biz de mutluluğa döneriz yüzümüzü. Ne ile uğraşırsak uğraşalım, nerede olursak olalım, insanın kafasını kaldırıp umutla baktığı yegane kaynak mutluluktur.

İnsan hayatına baktığımız zaman; eğitim alması, bir işe girmesi, para kazanması, aile kurması… Hepsi mutlu olmak için değil midir aslında? İnsan, yüksek standartlara sahip bir yaşamı istemez mi aslına baktığımız zaman? Parayı, kendine refah seviyesi yüksek bir hayat inşa etmek için kazanır, eğitimi yeterli bilgi seviyesine ulaşıp kendini tatmin etmek için alır, hayatı tek başına değil paylaşarak yaşayıp mutlu olmak için aile kurar. Tüm yolların sonu mutluluğa çıkar, adeta bir çıkmaz sokağa bürünür mutluluk.

İnsanın hayatını bir yol olarak düşünürsek,

Mutluluk ulaşılması gereken hedef olarak görülür hep. Bu hedefe doğru yönelmiş insanın içinde bulunduğu asıl ironi ise; mutluluğa ulaşacağım diye, gittiği yol boyunca mutlu olmamasıdır. Evet, mutluluk bir hedeftir, yolun sonunda görünen o kıtadır mutluluk. Peki ya çok geç ulaşırsanız o kıtaya, ya istediğiniz zamanda ulaşamazsanız?

Yolculuklarda, bazen beklenmedik problemlerle karşılaşmak mümkündür. Mutluluk hedefine giden yolda da bu beklenmedik problemlerle karşılaşmak bir olasılılıktır, hiç varamamak da bir olasılıktır. Mutlu olmak için para kazanırsınız ama parayı kazanmak için ortaya koyduğunuz o emeği verirken mutlu değilsinizdir. Mutlu olmak için eğitim alırsınız ama o eğitimi almak için erken kalktığınız sabahlarda mutlu değilsinizdir. Vazgeçmeden o yolun sonunu beklersiniz, belki de hiç ulaşamayacağınız o yolun sonunu.

İnsan, mutlu olmak için her zaman bir koşul koyar kendine. Bir görevi bitirmeyi, bir işi tamamlamayı, üniversiteyi kazanmayı, işe girmeyi, para kazanmayı. Bu koşullar sonucunda mutlu olmayı şartlar kendine. İlerlediği yol boyunca hedefe doğru gitse de yerinde sayıyordur aslında. Stabilitesini hiç bozmadan, sakin ve sabırlı bir biçimde yerinde bekliyordur. Hedef ise, o hala çok uzaklardadır.

Mutlu olmak, dile kolay bir eylem, yolun sonunu bekleyen insan içinse hayatta kalma sebebi. Oysa, ne güzel olurdu; hayatın o hedefe ulaşmak olmadığını, hayatın o hedefe ulaşırken yolda geçirilen zaman olduğunun farkına varsak. Ne güzel olurdu, o yoldaki gördüğümüz küçücük çakıl taşlarına takılmadan ilerlemek, ne güzel olurdu sebep beklemeden mutlu olmak, ne güzel olurdu insanların bunların farkına varması.” diyerek sözlerini noktalamıştı. Arkasını dönerek uzaklaşırken son kez bize doğru döndü ve yüzüne kocaman bir gülümse kondurdu. Onu o anda mutlu yapacak hiçbir şey yoktu, asıl mutlu olmasının sebebi de bu değil miydi zaten?

Edward Hopper, “Nighthawks”, 1942
Asya Konaklıoğlu
Asya Konaklıoğlu
Articles: 10

Leave a Reply