Tanrı Olmak Zor İş: Cehalete ve Zorbalığa Sessiz Kalmanın Dayanılamaz Istırabı

Tanrı Olmak Zor İş: Cehalete ve Zorbalığa Sessiz Kalmanın Dayanılamaz Istırabı

“Bir tanrının merhametten başka bir şey hissetmeye hakkı var mıdır?”

Sovyet bilimkurgusunun en büyük yazarları olarak kabul edilen Arkadi Strugatski ve Boris Strugatski, birlikte birçok roman ve öykü kaleme almışlardır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Andrey Tarkovski’nin Stalker isimli filminin esin kaynağı Uzayda Piknik’tir. Daha önce dilimize kazandırılan diğer kitapları ise şöyledir: İktidar Mahkumları, Yokuştaki Salyangoz, Kıyamete Bir Milyar Yıl ve Pazartesi Cumartesiden Başlar. Rus edebiyatı edebiyat dünyasında Rusya’nın dünya haritası üzerindeki kapladığı yerden daha fazlasını kaplıyor. Klasikler bazında büyük eserler vermiş olan Rus yazarlar çağdaş edebiyatta da aynı başarılarını aynı çizgide sürdürüyor.

Arkadi Strugatski ve Boris Strugatski

Tanrı Olmak Zor İş‘te de, Deneysel Tarih Enstitüsü’ne bağlı olarak karanlık çağlar yaşayan Arkanar gezegeninde gözlemcilik yapan Anton‘un başından geçenlere odaklanılmaktadır. Kitap Dünya’ya çok benzeyen ancak Ortaçağ Avrupa’sını andıran bir gezegen. Kitapların yakıldığı, okur-yazarlığın günah sayıldığı ve temizlik alışkanlıklarının neredeyse sıfır olduğu bir yer. Bu gezegende dünyadan gelen yaklaşık 250 tarihçi var. Olayların seyrine müdahale etmiyorlar ancak onlardan biri gibi yaşıyorlar. Asıl adı Anton olan Don Rumata ekseninde dönüyor kitap.

Tanrı Olmak Zor İş

Arkanar halkı içgüdüsel olarak hayatta kalmak için ya susan ya da çılgınlığa ortak olanlar diye ikiye ayrılmış. Sistemin dışında kalmak ölüm anlamına geldiğine göre bireylerin bu iki yoldan birini seçmesi kendi içerisinde gayet tutarlı. Fakat iktidardakilerin verdiği her karara ve yapılan her köklü değişime nedenini ve nasılını sormadan uyum göstermeye çalışmak sadece iktidardakilerin dilediğince at koşturmasının önünü açıyor. Ve hayat sıradan Arkanarlılar için öncekinden daha da zorlaşıyor.

Uzayda Piknik

Kapakta, Michelangelo’nun Âdem’in Yaratılışı freskindeki yaratıcısı ile yaradanının ellerini birbirlerine uzatırken resmedildiği sahneye gönderme yapılıyor. Ünlü freskte saklanmış bir ayrıntı bu kapağı daha da anlamlı hale getiriyor. Elini Adem’e uzatan Tanrı tasvirine dikkat edilince aslında insan beynini çağrıştırdığı anlaşılıyor. Romanın genel halet-i ruhiyesi göz önüne alındığında bu ayrıntı öyküyle de örtüşüyor.

Toplumların kaderi güçlü bir balyoz vasıtasıyla değiştirilmeli midir, yoksa akışına mı bırakılmalıdır? Devrimsel bir müdahale gereklilik midir, yoksa ideal toplum oluşturma hayalinden vaz mı geçilmelidir? Bu soruları okurlarına yönelten Ştrugatski biraderler eserlerinde kendince çıkarımlarda bulunuyorlar.

Arkadi ve Boris Strugatski, entelektüel açıdan kışkırtıcı, inanılmaz eğlenceli, cesur ve eleştirel kitaplarıyla “Sovyetler döneminin en büyük bilimkurgu yazarları” sıfatını hak eden yegâne ikili. Tanrı Olmak Zor İş ise insanlığın karanlık geçmişinin kalbine yapılmış en cesur yolculuklardan biri. Strugatski Kardeşlerin bu romanda oluşturdukları kurgu eleştirmenlerce Sovyet devriminin simgesel bir yansıması olarak değerlendirilmiştir. Son sözünde Boris Strugatski, kitabın aslında Üç Silahşorlar benzeri bir kurguda ilerleyeceğini fakat dönemin Rusya’sının yaşadığı politik gelişmelerin roman üzerinde büyük bir değişim yarattığını ve ortaya böyle bir kitabın çıktığını söylüyor. Romanda yer alan entelektüel insanları baskılama eylemleri aynı zamanda Sovyet yönetiminin de bir izdüşümü olsa gerek.

Kıyamete Bir Milyar Yıl

Tanrı Olmaz Zor İş kitabındaki gibi ‘insanın kendine münhasır yöntemlere sahip olması’ toplumların etkilenmesinde ne kadar etkilidir, tartışılması gereken bir konu. Fakat eser, kültürlere yaklaşımına, toplumsal mücadelenin tarihselliğine ve kavramların göreceliğine dair oldukça dikkat çekici bir yön gösteriyor. Tutulan saflar ‘çamurluklarda tıkınan planktonları uyandırmak isteyen zıpkın gibi insanların’ safı da olsa, onlara ‘iyinin’ değil, gerçeğin yolunu çizmeyi de anlatıyor…

Strugatski kardeşlerin üslubu şu iki açıdan çok farklı geldi bana. Birincisi, diğer bilim kurguculara göre eğitici yönleri daha baskın; verdikleri bilgilerle okurun farkındalığını artırmaya çalışıyorlar ve bu farkındalık, yakın ya da uzak bir geleceğin felaketinden ziyade içinde bulunduğumuz, yaşadığımız zamanın sorunlarına yönelik. İkincisi ise okuru belli bir çözümden mahrum bırakmaları; ne irdeledikleri konular hakkında net yanıtlar sunuluyor, ne de olay örgüsü bir sonuca varıyor.

Anthony Burgess Otomatik Portakal kitabında şöyle der: “Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini mi?”. Belki şöyle açıklanabilir bu sözler: “Tanrı isteseydi her insan iyi olurdu, ama o, insanın özgür iradesi ile iyiliği seçmesini istedi.”

Don Rumata karakteri ya da Anton, genelde okuduğumuz bilim adamı tiplemesi ile pek örtüşmüyor. Duygusal yönden hassas bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Daha insancıl ve şefkatli. Üzerinde çalıştığı araştırma için bir zayıflık oluşturduğu aşikar. Lakin bunun böyle olması ya da kişiliğinin izlediği seyrin nedeni uzmanlık alanı. Toplumu, insanı anlamak üzere çalışıyor oluşu. Bilimsel açıdan burada insanları anlamak için insani olması gerekiyordu. Bu da onu, denekleri ya da laboratuvarın ta kendisi ile toplum ikili ilişkiler kurmaya itiyor. Kitabın kurgusu gereğince asık suratlı, acımasız bir eleman düşünülemezdi.

Ştrugatski Kardeşler

Kötü kalpli birileri yok mu peki, kesinlikle var. Arkanar şehrinin söz konusu toprak beyi ya da diktatörü tam da bu suratsızlık seviyesinde bir karakter. Orta Çağ hakkında ders kitaplarında öğrendiğimiz her şey bu kitapta gerçek oluyor. Şimdi adına diktatör dediğimiz bu şahıs her şey hakkında söz sahibi. Bir bakıma tanrı olan o gibi de duruyor. Şehirde ondan habersiz kuş uçmuyor oluşu bunun temel göstergesi.

Birçok değişkeni, dinamiği ile Tanrı Olmak Zor İş, bilimkurgu edebiyatına aşina olanlar için dahi zor bir kitap. Bir kere konunun akışı öyle hızlı değil. Tam tersine ağır ağır, sindirerek okumak kitabın arka planında gerçekleşenleri anlamak için elzem. Sosyal konular, bir toplum nasıl inşa edilir, neleri yaşamak zorundadır vb. gibi sorulara cevap olan bir bilimkurgu eseri söz konusu.

Tanrı Olmak Zor İş, bilimkurgunun en garip hikayelerinden birisi. Bir tanrının karşılaştığı zorluklara ve bunalımlara konsantre olan sosyal bir eser.

 

Semih Ertürk
Semih Ertürk
Articles: 34

Leave a Reply