Netflix’in Yeni Türk Filmi “Kağıttan Hayatlar” Eleştirisi

Netflix’in Yeni Türk Filmi “Kağıttan Hayatlar” Eleştirisi

“Çocukların Ağladığı Bir Dünyada Kahkahalar Ancak Zalim Olurdu.”

Son zamanların en iyi çıkış yapan yönetmenlerinden Can Ulkay’ın son filmi Kağıttan Hayatlar film incelemesi ve eleştirisiyle bugün sizlerle beraberiz. Dramalar ve Duygusal kategorisinde yayınlanan film Müslüm, Ayla, Sarıkamış Çocukları ve Türk İşi Dondurma gibi filmlerde imzası bulunan deneyimli yönetmen Ulkay’ın son sahnesi. Özellikle hikâye derinliği olan bir film olduğunu düşünüyorum ama aynı zamanda filmi izlerken “çok daha iyi olabilirdi” fikrinin aklımdan hiç çıkmadığını açıkça belirtmeliyim.

Şunu belirtmeden geçmek istemiyorum gerek başrol Çağatay Ulusoy gerekse poster ve reklam çalışmaları yüzünden filme bayağı bir ön yargı ile başladığımı itiraf etmek istiyorum. Filmin ilk 20-25 dakikasında da bu tezimi doğrulayan birtakım sahnelerle karşılaşınca içimden “Evet, klasik bir film bizi bekliyor” diyerek ekranın başından kalkıp biraz dolaşmıştım. Filmi bitirmek için yeniden ekran başına geçince kalan bir saati bir çırpıda ve gözlerim dolu şekilde izledim.

 

Film neyi anlatıyor?

Özet geçmek gerekirse film, Ulusoy’un canlandırdığı Mehmet karakterinin hikâyesini anlatıyor. Böbrek nakli için sıra bekleyen Mehmet, bir kağıt ve atık toplama merkezinin “patronudur.” Farklı yaşlardan, farklı geçmişlerden ve ülkelerden gelen pek çok kağıt toplayıcı için bir “ağabeydir.” Bir gün, dokuz-on yaşlarında Ali isimli bir çocuk Mehmet’in en yakın arkadaşı Gonzales’in kağıt arabasından çıkınca, Mehmet ne yapacağını bilemez. Ali üvey babasından dayak yemektedir ve annesi onun eve dönmemesini tembihler. Buna dayanamayan Mehmet, Ali’yi yanına alır ve ona bakmaya başlar. Ona işi öğretir ama arkadaşları Ali’nin Mehmet’in başını derde sokacağından emindirler. Mehmet tüm arkadaşlarına karşı Ali’yi savunur. Ali ise dayak yer, komaya girer, kaçırılmaya kalkılır. Mehmet her zaman onun yanındadır. Fakat sonra bir şeyler olur ve Mehmet, Ali’nin üvey babası ile yüzleşmeye karar verir. İşler hiç de beklediği gibi gitmeyecektir. (bkz:filmloverss)

 

Eksiler ve Artılar

Söylediğim gibi filme önyargı ile başlamıştım önyargılarımı destekleyen sahneleri de görünce klasik Türk filmi zannım derinleşti. Filmin eksilerinden bahsedecek olursam eğer ilk olarak hala kafamın almadığı şu konuya değinmek istiyorum. O açılış sahnesi neydi ya?

Film bir mekanın girişindeki valenin konuğun aracını alıp park yerine götürmesi ile başlıyor. Bu sahneyi gördükten sonra ilk aklımda canlanan şey gelecekten bir kesit görmüş olabileceğimizdi. “Fakir ama gururlu kağıt toplayıcısı milyarder olur” klişesiydi. Ancak öyle olmadı kulüp içine kamera hiç girmedi. Araçla ara sokağa giden vale Mehmet Ali’nin (Çağatay Ulusoy) arkasına geçerek kornaya basıyordu. Neden böyle bir giriş sahnesi uygun görüldü bilmiyorum ancak beğenmediğimi tüm içtenliğimle belirtebilirim. Yine ilk dakikalarda karşılaştığımız “mahallenin çocuğunun sokakta yürürken herkese selam vermesi” klişesi kullanılmaması gerektiğini düşündüğüm sahnelerdendi. Yine Tahsin Baba (Turgay Tanülkü) rolü ile gördüğümüz Tahsin Baba filmde çok pasif kalmış. “Baba” lakabının takıldığı bir karakterin daha baskın olması gerektiğini düşünüyorum. Bari “Ağabey” deseydiniz yahu 😊

Geçelim artılara. Ulusoy, gerçekten güzel bir oyunculuk sergilemiş ve role çok iyi girmiş. Gazapizm müziği ile oynayan sahnenin filme çok farklı bir hava kattığını söylemek gerekiyor. Yine Gonzales (Ersin Arıcı) filme çok tatlı bir hava katmış ve Mehmet Ali ile Gonzales’in uyumu da bir hayli hoş. . Çocuk oyuncuların son zamanlarda gerçekten çok farklı ve kaliteli bir ivmesi olduğu aşikardır. Ali’nin (Emir Ali Doğrul) ise oyunculuğu bir hayli güzel.

Filmde Ali’nin annesine şiddet uygulayan babasının peşine düşen Mehmet Ali’nin bir sahnede billboardlara yansıyan karesinin bilerek konduğunu ve güzel bir sosyal mesaj olduğunun altını çizmek istiyorum. İşte o sahne;

Tam şu anda bir spoiler vermek durumundayım spoiler görmek istemiyorsan lütfen bu paragrafı atla!! 😊Ali’den bahsetmişken filmde Ali’nin yani Mehmet Ali’nin küçüklüğünün göz renkleri maviye çalan bir renk, Mehmet Ali’nin göz rengi ise kahverengi veya ela diyebiliriz. Çağatay Ulusoy’u değiştiremeyeceklerine göre Ali karakterini oynayan kişiyi değiştirebilirlerdi diye düşünüyorum. Küçük ancak amatörce hatalar bunlar. Ayla gibi bir filmi direkte edip gelip böyle bir hata (umursanmamışta olabilir) yapmak amatörlükten ibaret maalesef…

Son olarak filmi güzel yapan bazı şeyler bulundukları sokağın adının “Mücadele Çıkmazı” olması gibi şeylerden oluşuyor.

IMDB puanı 6,6 olan filme benim puanım ise 6. Sonuca gelecek olursak, Türkiye izleyicisinin zayıf noktalarını bilen usta yönetmen bu noktalara basarak bir sonuç almayı hedeflemiş gibi görünüyor. Filmi oylayan kitlenin yüzde 38.4 ‘ünün 10 puan vermesi de aslında ne kadar başarılı olduklarını ortaya koyuyor.

Filmin fragmanı aşağıda, tamamı ise Netflix’te.

Serhıldan Hülakü
Serhıldan Hülakü

siyahdergi.com imtiyaz sahibi ve editörü olan Serhıldan Hülakü, İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Çeşitli web sitelerine ve kendi sosyal ağlarına içerik üreten Hülakü, gazetecilik ve medya alanında gazetelerde çalıştı. Bianet, Haberler.com ve Sondakika.com'da "Haber Editörü" ve "SEO Editörü" pozisyonlarını doldurdu. Şu anda gdh.digital'de "SEO Editörü" olarak çalışıyor ve Siyah Dergi için içerik üretiyor, üyelerine eğitim veriyor.

"Vesikalık" adında bir de kitabı bulunuyor.

Articles: 96

Leave a Reply